Saturday, July 7, 2012

‘BEN BÜYÜYÜNCE İNSAN OLUCAM'

‘BEN BÜYÜYÜNCE İNSAN OLUCAM'
  
    Geçen hafta Caddebostan Kültür Merkezinde "Ben Büyüyünce İnsan Olucam" adlı Tuncay Özinel'in yazıp oynadığı ve Ali Yaylı'nın yönettiği oyunun galasındaydım. Oyunda, ustanın anlatımıyla, tiyatro sanatına ve dostlarına duyduğu vefayı, açık yüreklilikle gözler önüne seren kuklalar Eray Yasin Işık üretimi. Kostümler Fatoş Narin, müzik Baha Boduroğlu... Reji Kerem Keskin... Tek kişilik oyunda bunca başarıyı yakalamanın bilinen zorluğuna rağmen, ustalığını bir kez daha kalplerimizden gözlerimize nakşeden, bizi duygu seline boğan Tuncay Özinel ve Ali Yaylı'nın başarısını, ayakta alkışlıyoruz... Buyrun...

Ufuk Özgül - Bir nevi "ahde vefa" olarak nitelendirebileceğimiz "ben büyüyünce insan olucam" adlı oyunun, seyircide oluşturduğu sarsıcı etkisi ve derinliğine yakından tanık oldum. Öncelikle emeklerinize sağlık. Oyunun çıkış noktasını ve sürecini sizden dinleyebilir miyiz?

Ali Yaylı - Tuncay Özinel, hayatındaki sıradışı kişilerle olan anılarını kitaplaştırma aşamasındayken, bunları sahneden anlatma fikri gelişti, daha sonra projelendirip hayata geçirmeye karar verdi. İlk aşamada oyunlaşan bu anıları yönetmek için çok önemli ve değerli bir sanatçımızla yönetmen olarak anlaştı... Ben de çok sevindim, keyifle izlerim diye düşünürken, bu benim de çok sevdiğim ve saydığım yönetmenle çalışamayacaklarını söyledi Özinel bana... Yeni bir yönetmen düşünelim dediğimde benim yönetmemi istediğini söyleyince bir an tereddüt geçirdim. Daha sonra bu durumu önceki yönetmen büyüğüme bildirdin mi dediğimde evet aradım ve bildirdim dedi. Tabi ben de bu etik kaygımdan kurtulmuş oldum ve çalışmaya başladık. Keyifli ve eğlenceli bir prova sürecinin başlaması için; ilk önce oyuncu Özinel'in yazar Özinel'e saygı duymasını ve yazılanlara sadakat istedim. Bunun üzerine sevgili Özinel, yazara saygı ve sadakatini esirgemedi. İlk etapta çok uzun olan metnin kısaltmaya kıyamadığımız birçok anıyı metinden çıkartıp çalışmayı bunun üzerine bina ettik. Evet, ''ahde vefa'' tespitin çok doğru, T. Özinel'in hayatındaki sıradışı insanları hatırlamak, hatırlatmak, tanıtmak amaçlı bu oyun bu çerçevede oluştu...

Ufuk Özgül - Sistemin, günümüz insanını neredeyse birer "kukla"ya dönüştürme gerçekliğine de atıfta bulunurcasına önemine değinen "Kukla Tiyatrosu" hakkında düşünceleriniz nelerdir?

Ali Yaylı - "ben büyüyünce insan olucam" adlı oyun, bir kukla tiyatrosu değil, ancak kuklalardan da yararlanarak tıpkı dekor kostüm müzik ve oyuncu gibi anlatıma kattık, buradaki kuklalar sahibinin yarattığı kuklalar değil, kuklalaşan insanların, bir sahip yaratmasını yani sistemi anlatıyor... Çünkü kuklalaşmak bir süre sonra fasit bir daireye dönüşüyor, hangi kuklanın ipi kimin elinde kim kimi kukla olarak yönetiyor... Bu karmaşıkmış gibi gözüken iplerin hangi ellerde oluşu aslında temel çelişkinin yani ezenle ezilenin gözden kaçırılmasını amaçlayan yapay bir karmaşıklık olduğunu, bu kirli bilgi enflasyonunda gerçeğin net algılanmasını flulaştırmaktan başka bir işe yaramadığını anlamalıyız... Oysa gerçek tek ve orada en net haliyle duruyor...efendiler ve emrindekiler.....
 Ufuk Özgül - Oyun sırasında Tuncay Özinel'in ömrünü verdiği tiyatro geçmişinin bir bölümüne sıradışı örnekler ile dâhil olduğumuzu hissediyoruz. Şüphesiz bu atmosferi hissedebilmemizde yönetmenliğiniz, büyük önem taşıyor. Yönetmenlik geçmişiniz ile ilgili bilgi alabilir miyiz?

Ali Yaylı - Ben sahneye 1974 de dans ederek çıktım ilk kez... Halk danslarının sahnede sergilenmesi müthiş bir şeydi, zaman zaman yasaklanırdı ya da sorgulanırdık.... Bir süre sonra dansı dans olarak değil ona bir anlam yüklemek gerektiğini düşünmeye başladım, bu konuda var olan dansların diline öykülerini de eklemeyi arkadaşlarıma anlatıp ikna edip uygulamaya başladığımda bunun dans tiyatrosu olduğunu bilmiyordum bile... İlk yönetmenlik deneyimimdi... Önce oyuncu arkadaşlarımı ikna etmek sonra onların yardımıyla seyirciyi ikna etmek.... Şiarım bu oldu.... Ancak maalesef kaç oyun yönettim, kaç oyunda oynadım, hatta filmde oynadım bilme şansım yok.. Bunun sebebi, arşiv alışkanlığımın olmaması olsa da o arşivin diğer kitaplar dergilerle beraber defalarca yer değiştirmesi, baskınlarda tarumar edilmesi, alınıp götürülmesi, kaçırılarak rutubetli yerlerde yok olması hatta bir kısmının sobalarda yanmasındandır.. Haa burada bir çağrı yapayım, elinde benimle ilgili belge, haber, yazı olan varsa lütfen bir kopyasını bana iletmeleri insaniyet (!) namına rica olunur... Şimdiki gibi sayısal (digital) ortamlarda korunma şansı yoktu.... Yakın zamanlardaki yaptıklarım da zaten ortalıkta.

Ufuk Özgül - Sahnelenmek üzere seçtiğiniz oyunlarda izleyicinin herhangi bir faktörü oluyor mu?

Ali Yaylı - Oyun seçmede özel tiyatroların kıstasları maalesef acımasız ve yaşamsaldır. Mesela gişe kaygısı, teknik yeterlilik, oyuncu sayısı, dünya görüşü, oyun metni telifler meselesi, salon sıkıntısı gibi kıstaslar oyunun seçiminde çok etkili unsurlardır.

Ufuk Özgül - 1984'te Kaşık Düşmanı (Bilge Olgaç) ile tiyatroya paralel sinema oyunculuğunuzu eklediğinizi biliyoruz. Sinema oyunculuğunuz, reji geçmişiniz ve yeni projeleriniz nelerdir?

Ali Yaylı - Sinema oyunculuğum, aynı tiyatro oyunculuğum gibi paranın en son aklıma geldiği alandır. Kaldı ki benim ilk yıllarımda jön sineması vardı ve benim gibi kara/kuru birine kolay rol vermiyorlardı. Bu yüzden kamera arkasında da yani reji asistanı olarak çalışmaya başladım. Her asistan gibi ben de yönetmenliği amaçlamış değildim... Zaman zaman düşlediğim oldu ama bu isteğim hiçbir zaman tutkuya dönüşmedi, daha çok ekonomik olarak geçindiriciydi.. Tabi şimdiki gibi işportadan bozma TV dizilerinin insanlık dışı şartları yoktu, gene çok yoğun çalışırdık ama çıkan iş bizi memnun ederdi ve ekonomik olarak bugünkü gibi kepazelikler yaşamazdık... Yeni projelere gelince; elbet birçok proje var somutlaştıkça çalışıyorum. Bu arada dört buçuk yıldır TV dizilerinde çalışmıyorum. Hatırı sayılır teklifler gelmesine rağmen şartlarda anlaşamadığımız için olmadı... Beklediğim bir iki projenin olgunlaşmasını bekliyorum; olursa, değerlendirebilirim... Ayrıca 4-5 yıldır on'un üzerinde sinema filminde oynadım bir kısmı vizyona girdi bir kısmı bekliyor bazıları da giremeyecek. Son çektiğim senaryosunu Hasan Karcı'nın yazdığı, yönetmenliğini Haluk Can'ın yaptığı "Barınak" adlı film de hayatımdaki en iyi filmlerimden biri oldu... Sabırsızlıkla vizyona girmesini bekliyorum... Ve elbette yeni tiyatro oyunları var...

Ufuk Özgül - Bu değerli söyleşi için çok teşekkür ederiz.

Ali Yaylı - Ben teşekkür ederim Ufukcan... Sevgimle
ALINTI