Saturday, June 30, 2012

“Yayıncılık ömür törpüsü”

24 yıldır edebiyat dünyasında olan Ayrıntı Yayınları“nı ortaklarından İlbay Kahraman anlattı.
Ayrıntı Yayınları, nasıl kuruldu? Neden kuruldu? Kısaca bir tarihçesini öğrenebilir miyiz?
Ayrıntı Yayınları 12 Eylül’ün yarattığı boğucu atmosferin yavaş yavaş dağıldığı; ancak ortaya çıkan görüntülerin henüz netleşmediği bir dönemde, sol gelenekten gelen ve başka işler yaparak kazandıkları paranın bir kısmını bu alana yatırmayı vicdani bir sorumluluk sayan bir grup arkadaş tarafından kuruldu. Dünyada ekolojik duyarlılığın arttığı, kadın hareketinin olgunlaştığı, Sovyet sisteminin dağıldığı, solun kendini sorguladığı, arayış yıllarıydı ve elbette o yılların duyarlılıklarına seslendi.
Yayıncılıkta Ayrıntı’nın 24.yılı… 24 yılda yayıncılıkta neler değişti?
Okuyucu ve kitabevi sayısı giderek azalıyor. Televizyon dizileri seyreden ve cep telefonu kullanan yeni bir nesille karşı karşıyayız. Politikacılar da yayıncıya destek değil köstek olmak için çaba sarfediyor. Yayınlanan kitap sayısı giderek artıyor; ama okuyucu sayısı aynı.
Kitabın baskı kalitesi çok arttı. Bu da maliyetlere yansıyor. Digital yayıncılık başladı; ancak ülkemizde belirsizlikler var.
24 yılda Ayrıntı’da neler değişti?
İdeaAyrıntı, ScholaAyrıntı, Ayrıntı Çocuk, Sinema ve Türkçe Edebiyat gibi yeni diziler başlattık. Çeviri kitaplar yayımlayan bir yayınevinden kendi kriterlerine uyan her tür kitabı yayımlayacak bir yayınevine doğru gelişen bir çizgi izliyoruz. Edebiyatta komşu ülke edebiyatlarına yöneliyoruz.
Önceleri yayınevi olarak Türkçe edebiyat yayınlama konusunda çekimserdiniz. Nasıl Türkçe edebiyat yayınlamaya karar verdiniz? Sizi etkileyen ne oldu? 
Ayrıntı daha çok çeviri eserler yayınlayan bir yayıneviydi. Gerek okuyucularımızdan, gerek yazarlardan bunun değişmesi ve telif eserlere de yer vermemiz gerektiği şeklinde öneriler alıyorduk. Bu talep yayınevinin çerçevesini genişletmek amacımızla da örtüşünce telif eserler de yayımlamaya başladık.
Türkçe edebiyatta birçok iyi yazar okuyucuyla buluşamıyor veya kendi olanaklarıyla yayımladıkları kitaplar yeterince temsil edilemiyor. Biz yeni ve güçlü kalemleri okuyucuyla buluşturmak istiyoruz. Bu amaçla “Türkçe Edebiyat “ dizisini başlattık. Yayımladığımız kitaplardan sonra doğru yolda olduğumuzu söyleyebilirim.
Özellikle yeraltı edebiyatı konusunda başarılı bir çizginiz var. Yeraltı edebiyatı serisine Türk yazar katacak mısınız?
Hüseyin Kıran’ın “Gecedegiden” adlı eserini “Yeraltı Dizisi”nde yayımlamayı düşündük; ancak devamı gelmez kaygısıyla yayımlamadık.
Bu tarz eserlerin “Türkçe Yeraltı Edebiyatı” oluşturabilecek sayıya ulaştığına inanırsak yayımlamayı düşünürüz.
Edebi değer mahkemenin işi değil
“Ölüm Pornosu” kitabının dava süreci uzadıkça uzuyor. Siz bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu kitabın politik nedenlerle yargılandığını düşünüyorum. Belli başlı dillere çevrilen ve dünyanın en önemli yazarlarından sayılan Chuck Palahniuk’un edebi değerini sorgulamak ya da onu porno yazarı olarak betimlemek mahkemelerin görevi değildir, olamaz. Yazar porno endüstrisini eleştiren bir kitap yazıyor ve biz ondan bu endüstrinin enstrümanlarını kullanmamasını istiyoruz. Böyle bir şey olabilir mi? Bir dervişin yaşamını anlatıyorsunuz ve dergahtan söz etmiyorsunuz! Böyle birşey olabilir mi?
Yayınlanan bir kitaba dava açılıyor olması yayıncıyı nasıl etkiler? Neler hissettirir?
Öncelikle bir dizi soruya yanıt hazırlamak zorunda kalacağınızı düşünüyorsunuz. Sonra mahkeme süreçleri, dava dosyaları, savcıların iddiasının aksine işimizi yaptığımızı nasıl anlatacağımızı düşünürüz.
Bugün yayıncılığın en büyük sorunu sizce nedir? Yayıncı olmanın günümüzdeki avantajları neler?
Pazarlama en önemli sorun olarak karşımızda duruyor. 70 milyonluk ülkede gerçekten 2.000 kitap okuyucusu mu var (kitapların ortalama 2.000 baskı yaptığını varsayarak)? Bunu artırmak için politikacıların bir çabası var mı? Okumayı artırmak için yayıncılara kolaylıklar sağlamayı düşünüyorlar mı? Korsan kitap konusunda ne yapmayı düşünüyorlar? Bu soruların hepsi aynı zamanda sorunlar.
Yayıncı olmak avantajlı bir iş değil. Ömür törpüsü…
İlk kitabınız ve en çok satan kitabınız hangisi?
İlk kitabımız Ivan Ilich’in “Şenlikli Toplum”uydu. En çok satan kitabımız: Irvin Yalom’un “Nietzche Ağladığında” adlı romanı.
Okuyucu Adeta Dinazor
Yayın çizginizi belirleyen kriterler nelerdir? Bir yazar, nasıl Ayrıntı Yayınları’nın yazarı olur? 
Düşünce ve sanat dünyasının usta kalemleri Ayrıntı Yayınlarının 25 yıllık yolculuğunun rehberleri oldu. Bu yolculukta Foucault, Baudrillard gibi düşünürlerin seçme eserleri; Jean Genet, Chuck Palahniuk, Tom Robbins, John Fowles, Philip Roth, Julian Barnes gibi Batı dünyasının büyük edebiyatçılarının bütün eserlerinin okura ulaşmasına çaba gösterildi. Zigmund Boumann, Richard Sennett, Terry Eagleton, Andre Gorz, Antonio Negri, Michael Hardt, Paul Feyerabend. Ivan Ilich, John Keane, George Ritzer vb yazarları Türkiye okuruyla tanıştırdık. Bu gün bu yazarlara yenileri eklenerek düşünce yaşamımıza alternatifler getirip onu zenginleştirmeye çalışan bir çizgi oluşturduğumuzu düşünüyorum. İki yüzün üzerinde yazar ve birçoğu referans ve ders kitabı olarak okutulan 600 kitap işte bu güne gelen yolculuğun özeti!
Dünyanın yaşadığı sorunları gözlemlemeye ve onlara çözüm üretmeye çalışan yazarlar Ayrıntı yazarı olabilir.
“Asla yayınlamayız” dediğiniz kitap var mı?
Sadece satma kaygısı taşıyan, insanları veya onların düşüncelerini sömürdüğüne inandığımız, kriterlerimize uymayan kitapları asla yayınlamayız.
“Keşke biz yayınlasaydık” dediğiniz kitap var mı?
Marx ve Engels’in, Marquez’in eserlerini keşke yayınlayabilseydik diye düşünüyorum.
Bir kitabın çoksatar olması sizin için ne ifade ediyor ve ne kadar önemli?
Her yayınevi kitaplarının çok satmasını ister; ancak çok satmaktan anladığımız popüler ve içerik açısından kriterlerimize uymayan kitaplarsa bu bizim için önem arzetmez.
Dizilerinizde neler var. Dizilerinizi hangi kriterlere göre oluşturuyorsunuz?
Edebiyat, Türkçe Edebiyat, Yeraltı Edebiyatı, İnceleme, Ağır Kitaplar, Sanat Kuram, Lacivert Kitaplar (Denemeler), İdeaAyrıntı (Din Sosyolojisi ve Felsefesi), ScholaAyrıntı (Akademik Kitaplar), Sinema, Tarih, Çocuk ve Kara Ayrıntı (Polisiye) gibi dizilerimiz var.
Söyleyecek sözün olduğuna inandığımız alanlarda, söyleyecek sözü olan yazarlar bulduğumuzda ve bu sözlerin ülkemiz için önem arzettiğine inanırsak dizi hazırlıyoruz.
İdea Ayrıntı dizisi ile daha farklı konulara yelken açtınız. Neden?
Din ülkemizde farklı bakış açılarına sahip insanlar tarafından yeterince irdelenmiyor. Statükocu bir zihniyetle, adeta dini kendi bahçeleri gibi değerlendiren bir kesim tarafından temsil ediliyor. Biz en azından bu bahçenin kapısını aralayarak neler olduğunu görmek ve alternatifleri sergilemek istedik.
Logoda bulunan dinozor neyi ifade ediyor? Sonuçta dinozor soyu tükenmiş bir hayvan… 
Okumak ya da entellektüel faaliyet zamanımızda giderek azalıyor. Okuyucu adeta dinozorlar gibi nesli tükenen bir şeyi ifade ediyor. Hele hele kültür kitabı okuyucusu tam da bizim logomuzda kendini buluyor.
E-kitap meselesine nasıl bakıyorsunuz? Bildiğim kadarıyla henüz hiç e-kitabınız yayınlanmadı…
E-kitap çeçevesi tam anlamıyla belirlenememiş bir konu. Telif hakları konusunda, pazarlama konusunda bazı belirsizlikler var. Bu belirsizlikler giderildiğinde biz de e-kitap yayıyımlayacağız.
Dava devam ediyor
Chuck Palahniuk’in kitabı “Ölüm Pornosu” hakkında Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu’nun verdiği rapora dayandırılarak Ayrıntı Yayınları’na ve kitabın çevirmeni Funda Uncu’ya açılan dava devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde görülen duruşmada kitabın bilirkişilere gönderildiği ve karar için raporun beklendiği belirtildiğinden duruşmalar ertelendi. 5 Temmuz 2012 tarihinde “Ölüm Pornosu”nun beşinci duruşması görülecek.