Friday, June 22, 2012

İşgal hareketine gerçek kimliğini anarşistler verdi

“GÜNÜMÜZÜN TEKNOLOJİK İMKÂNLARI İLE DEVLETSİZ BİR DÜNYA MÜMKÜN”
İşgal hareketine gerçek kimliğini anarşistler verdi

ALP KADIOĞLU

Londra Üniversitesi’nde görev yapan ve Occupy Wall Street (Wall Street’i İşgal Et) hareketine fikirsel olarak yön vermiş olan anarşist sosyal antropolog David Graeber, Sabancı Üniversitesi ve Hrant Dink Vakfı’nın düzenlediği “Yeni sosyal protesto türleri” konulu panele konuşmacı olarak katıldı.

Graeber, konuşmasında işgal hareketinin nasıl başladığına dair önemli bilgiler verdi. “Occupy’dan önce de Bloombergville denen bir işgal hareketi vardı,” diyen Graeber, bu hareketin 30-40 kişiyle kısıtlı kaldığını ve Occupy kadar geniş yankı bulmadığını açıkladı. “Occupy’ın neden başarılı olduğunu tam olarak anlayamadık. Şimdi bunu çözmeye çalışıyoruz,” dedi. Hareketin en önemli özelliğinin lidersiz ve yatay yapısının olduğunu söyleyen Graeber, harekete böyle bir yapıyı anarşistlerin kazandırdığını belirtti. Graeber, işgalcilerin lidersiz genel kurullara sahip olması fikrinin anarşist bir arkadaşından çıktığını belirtti. “Böylece eylemciler genel kurulda kararları birlikte alıyorlardı,” diyen Graeber, işgalcilerin ilk olarak “biz kimiz?” sorusunun cevabını ortaya koymak istediklerini söyledi. Graeber, “bu sorunun cevabını İspanya’daki indignados hareketinde kullanılan bir pankartta yazılanlarda bulduk: “Biz yüzde 99’uz,” diye açıkladı.
 

LİBERALLER İŞGAL HAREKETİNDE BARINAMADI
Graeber, Occupy hareketinin radikal bir hareket olduğunu belirtti. “Belirli isteklerle ortaya çıkmadık. Occupy hareketi bir protesto gösterisi yerine “doğrudan bir eylem”e dönüştü. Wall Street’in işlemesini aksatmaya çalışan, polis vahşetini gözler önüne seren ve Amerikan sistemini sorgulanır hale getiren bir görüngü oldu,” dedi. “Sistemle çalışmanın imkânsız olduğu böyle bir ortamda bizim modelimiz başardı,” diye belirtti. “Occupy hareketinin içinde liberal sayılabilecek gruplar da vardı. Uluslararası Sosyalist Organizasyon adlı Troçkist bir grup ilk önce geniş bir katılım sağlamıştı. Occupy hareketine daha dikey ve katı bir yapılandırma getirmek isteyen bu grup, istekleri kabul edilmeyince merkezden gelen bir emirle Occupy hareketini terk etti,” diye açıkladı. “Bunun gibi hareketlerde her zaman radikal-liberal çekişmesi olmuştur. Ancak Occupy hareketinde liberallerin getirdiği öneriler Genel Kurul’da hep reddedilmiştir. Harekete akın eden liberaller ikinci aydan sonra ayrıldılar,” dedi. Graeber, buna rağmen hareketin başarısının büyük bir ölçüde liberal medyanın gösterdiği ilgiye bağlı olduğunu söyledi.

SAĞCILARIN YAŞ ORTALAMASI 50,
İŞGAL HAREKETİNİNKİ 25
Arap Baharı ve Occupy Wall Street gibi hareketleri “Amerikan İmparatorluğu’nun çöküşündeki ilk salvolar” olarak niteleyen Graeber, 68 kuşağından bu yana çok şeyin değişmiş olduğunu söyledi. “70’lerde Wall Street’te gerçekleştirdiğimiz bir eylemde inşaat işçileri bizi dövmüştü, şimdi ise işçi sınıfı sistemi koruma ihtiyacı hissetmiyor,” diyen Graeber, hareketin gençler arasında rağbet görmesini ise şöyle değerlendirdi: “Sağcı Tea Party’nin yaş ortalaması 50’ydi, Occupy’ınsa 25.” Graeber, gençlerin sistemden memnuniyetsizliğinin sebebi olarak okul borçlarını gösterdi. “2008 krizinden beri herkes borçlarından kurtulmaya çalışıyor. Öğrenciler ve fakir işçiler ise borçlarından kurtulamıyor. Amerika’da yapılan bir ankette katılımcılara sosyalizmin mi yoksa kapitalizmin mi daha iyi bir ekonomik sistem olacağı soruluyor. Yaşlılar arasında bu oran 20-80 iken gençlerin yarı yarıya bölünmüş olduğunu görüyoruz,” dedi. Gençlerin Amerikan politikasındaki öneminin arttığını belirten Graeber, “Obama’nın Amerikan başkanı olmasında da gençlerin rolü çok büyüktü. 2008’deki seçimlerde daha önce görülmemiş olan bir oranda gençler sandıklara gitti. Obama’nın yarattığı hayal kırıklığı ile bu gençler 2010’da oy vermeye gitmiyor ve kongreyi Cumhuriyetçiler ele geçiriyor,” dedi.

LOBİCİLİK YASAL RÜŞVETTİR
Günümüz ekonomik sistemine de göndermelerde bulunan Graeber, gelecekle ilgili çok çarpıcı açıklamalar yaptı. “Finansallaşma günümüzde kapitalizmi tamamen değiştirdi. En büyük karlar finans sektöründe olduğu için büyük şirketlerin finans bölümleri giderek daha fazla yer kaplıyor,” dedi. “Eskiden şirketlerin karları paylaşılırdı. Yüksek bir oranı vergi olarak devlete verilirdi. Bir kısmı yeniden yatırımlarda kullanılırdı. Geriye kalanlar ise siyasetçilere ve bürokratlara rüşvet olarak verilirdi. Günümüzde ise verginin oranı azaldı. 1950’lerde muhafazakâr partiden başkan olmuş olan Eisenhower günümüzde Amerika’yı yönetseydi ona komünist denirdi, ”dedi. Graeber, “yasal rüşvet” olarak tanımladığı lobiciliği ise Amerika’daki feodal sistemin göstergesi olarak kabul ettiğini söyledi. Bize yıllarca Öğretilen, feodalizmde birisi ekonomik ve politik gücünü kullanarak başkasını kontrol eder. Liberalizmde ise sadece ekonomik güç vardır. Lobicilik vasıtasıyla şirketlerin ve zenginlerin politik güce de sahip olabilmesi Amerika’nın neo-feodal bir yapıya sahip olduğunu gösteriyor, dedi.” Amerikan ekonomik sisteminin sürdürülebilir olmadığını belirten Graeber, “FED’de yüksek bir makamda görev yapan bir tanıdığım bana Amerikan ekonomik sisteminin 2-3 sene sonra geniş çaplı borç silme işlemleri gerçekleştirilmezse çökeceğini söyledi” dedi.

Panelin ardından David Graeber ile konuştuk:

»Konuşmanızda Amerikan ekonomisinin çöküşünden bahsettiniz. Böyle bir durumda ne olur?

Graeber: Her ne kadar ekonominin çökmesiyle birlikte anarşist bir toplumun ortaya çıkmasını umsam da asıl korkum böyle bir krizden sonra işlerin daha da kötüye gitmesi. Rusya’da 90’lardaki kriz Putin’in otoriter rejimiyle sonuçlandı. Eğer şanslıysak Rusya’dan daha az mafyöz olan Çin’e benzeriz.

»Şu an Occupy’da ne gibi faaliyetler sürüyor?

Occupy hareketi eylülden beri kesintisiz olarak devam ediyor, ancak medya ilgisini kaybettiği için halk yapılan faaliyetlerden haberdar değil. Şu an bankaların haciz koyduğu evleri ve tarlaları işgal ediyoruz.

»Peki medya neden Occupy hareketini takip etmeyi bıraktı?

Kasımda Amerikan liberal medyanın bize gösterdiği ilgi bıçak sırtı gibi kesildi. Bütün gün Occupy hareketini takip eden medya kanalları, bizim haberlerimizi görmemeye başladı. Bunun iki tane nedeni var. Birincisi bu medya organlarına Occupy hareketini göstermemeleri için devlet ve işletmeler tarafından baskı kurulması. İkincisi ise Occupy hareketindeki münferit yıkım olaylarından dolayı hareketin karalanmış olması. Örneğin hareketin içinde bulunan ünlü savaş muhabiri Chris Hedges, “Occupy hareketinin kanseri” adlı bir yazı ele aldı ve hareketin içinde dükkân camlarını indiren yıkıcı bir grubun olduğunu belirtti. Bunun gibi Occupy’ı şiddet yanlısı olarak göstermeye çalışan yazılar liberallerin Occupy’dan desteğini çekmesiyle sonuçlandı.

»Medyanın ilgisini kaybetmesinden sonra da Zuccotti Park boşaltıldı. Bu nasıl gerçekleşti?

Bir gece muhabirlerin kampa girmesi yasaklandı ve hatta bazıları gözaltına alındı. Zuccotti’ye polis girdi ve bizi zor kullanarak parktan attılar. New York Belediye Başkanı Bloomberg, Zuccotti’deki kampın genel sağlığı tehdit ettiğini söylemeye başlamıştı. Bunun gibi asılsız bir bahaneyle birçok işgale devlet güçleri tarafından son verildi.

»Bir anarko-sendikalist olarak anarşist kapitalistleri nasıl değerlendirirsiniz?

Anarşist kapitalistler de bizim yapmadığımız önemli sonuçlara varıyorlar. Örneğin FED politikalarını eleştiriyorlar. Amerikan hazinesinin yürütülme şekliyle emperyalizm arasında bir bağlantı kuruyorlar. Ancak devlet yıkıldığında kapitalizmin ve piyasaların kalacağına inanmıyorum. Piyasalar zaten büyük bir oranda devletlerin askeri operasyonlarını yürütülmesi için kurulmuş bir olgu. Bazıları “devletin olmadığı bir yerde domateslerimi toplaması için birisini tutmak neden yasak olsun ki?” diye soruyorlar. Ancak hiç kimse “devletin olmadığı bir yerde bir başkası için domates toplamam neden yasak olsun?” diye sormuyorlar.

»Peki toplumda hiyerarşinin insanlığın tarım yapmasıyla başladığını savunan anarşist primitivistler hakkındaki görüşünüz nedir?

Dünyadaki milyarlarca insanı tarım yapmayı bırakmaya, avcılık ve toplayıcılıkla geçinmelerine nasıl ikna edebilirsin? Ancak bir felaket sonucu dünya nüfusunun yüzde 99.9’unun ortadan kalkmasıyla böyle bir şey olabilir.

»En son çıkan “Borç: İlk 5000 yıl” adlı kitabınıza gelirsek, bu kitapta paranın, borcun ve piyasaların ortaya çıkışıyla ilgili önemli savlarda bulunuyorsunuz. İlkel toplumlarda takastan ziyade bir hediye alıp verme kültürünün olduğunu iddia ediyorsunuz.

Aslında ilkel toplumlarda takas vardı ama sadece yabancılarla yapılan bir ekonomik alışverişti. Toplumlar kendi içlerinde ise her şeylerini paylaşırlardı, buna da hediye ekonomisi diyoruz. Birisi komşusuna ineğini verirdi, o komşu da kendisini borçlu hissedip bir şey geri verme ihtiyacı hissederdi. “10 tavuğa 1 inek” gibi miktarlar belirlenmiyordu. Ne zaman ki borç böyle rakamlarla ifade edilebilir hale geldi, o zaman paranın ortaya çıkması söz konusu oldu. Çünkü “10 tavuğa 1 inek” gibi bir takas formülü, ekonomik alışverişte yer alan kişinin 10 tane tavuğa ihtiyaç duymadığı zaman bozuluyor. Böylece ödeme kolaylığı olarak işin içine para giriyor.

»Devletsiz bir toplumun “gerçekçi olmadığı” eleştirilerini nasıl görüyorsunuz?

Birçok insan devletsiz bir toplumu hayal bile edemiyorlar ancak ben ampirik bir şekilde devletsiz toplumların nasıl işleyebileceğini gördüm. “Devletsiz bir toplumda insanlar birbirini öldürmeye başlar, toplum kaosa sürüklenir,” diyen insanlara sormak lazım. “İnsanların başka insanlara karşı şiddet kullanmamasının sebebi polis mi?”. Bence insanlara onlar çocukmuş gibi davranırsan onlar da çocuk gibi davranmaya başlarlar. Devletsiz bir dünyada ekonomik anlamda da çok farklı bir tabloyla karşılaşırız. Hedge fonları için yazılım yazan binlerce matematikçi, paylaşımı daha adil ve etkin yapacak programlar yazabilir. Bence günümüz teknolojisi devletsiz bir toplum için birçok olasılık sunar.ALINTI