Friday, January 8, 2016

Hep birlikte batıyoruz!


Bilici: Türkiye’nin batısındaki insan da Türkiye’nin doğusundaki insan da birlikte batacak. Bu gemi su aldı bir kere. Bu gidişatın sonu Titanik’tir
\08.01.2016 08:16

ZEYNEP KURAY - DİYARBAKIR zeynokuray@hotmail.com
Diyarbakır Sur İlçesinde sokağa çıkma yasağı dün 37’inci gününe girerken, BirGün’e konuşan İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, hükümetin Sur’da Kürt halkına bir imha, bir vahşet, bir hukuk tanımazlığın uyguladığını vurguladı. Bu duruma Türkiye’nin batısı sessiz duruyor ifadesini kullanan Bilici, “Titanik gemisi batarken elit kesim pelikanlara binip kendilerini kurtulmak istediği için ikinci, ‘alt sınıf’ kesimini ise geminin en alt bölümüne kapatmaya kalkıştılar. Oysa ne oldu? Hepsi battı. Dolayısıyla bu gemi su aldı. Bu gidişatın sonu Titanik’tir” dedi
POTANSİYEL SUÇLU...
>> Sur’da bir ayı geçti, yasaklar devam ediyor. Bu süre içerisinde genel olarak halk nasıl mağduriyet yaşadı, siz neler gözlemlediniz?
Bu 1 ay içinde ilk önce yaşam hakkı ihlal edildi, birçok sivil insan öldürüldü ve cenazelerin çoğu alınmadı hâlâ duruyor. Evlerinde otururken, yemek yerken top mermilerine hedef oldular ve kafaları parçalandı. Güvenlik birimleri hiçbir konuda sınır tanımıyor, pervasızca ve orantısız bir şekilde saldırıyorlar. Mahalle sakinleri bir potansiyel suçlu muamelesine tabii tutuluyorlar. Sur’un içerisinde insanların temel yaşam ihtiyaçları karşılanmıyor, elektrik yok, sular kesik.
>> Kış da geldi…
İnsanlar ya donarak ya da açlıktan yaşamını yitirdi. Bildiğimiz net bir şey insanların temel gıda ihtiyaçlarının karşılanmadığıdır. Ekmek dağıtılıyor deniliyor ancak bunu husustan da haberdar değiliz. Bunu ne görmüşüz, ne de takip edebilmişiz. Dolayısıyla Sur’daki insanlar sağlığa da erişemiyor, yaşam güvenceleri yok. Bunlar yaşamsal faaliyetlerdir. Yaşam bir bütün olarak durmuş, duran bu yaşam içerisinde aklınıza hangi ihlaller geliyorsa hepsi mevcuttur. Binlerce insan göç etmek zorunda kaldı. Vali insanlara parasal yardım yapıldığını belirtse de bunu biz teyit ettiremedik. Kaldı ki bu yaşanan zulmün para ile de örtülemez. Tüm hukuksuzluklar çok az miktarda paralarla örtülmeye çalışılıyor. Zaten Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de yasaklara ilişkin Türkiye’ye üç soru sordu. Bakalım oradan ne kara çıkacak.
ÇOK AÇIK İHLAL VAR
>> Cenazeler ailelere verilmiyor. Bu tür uygulamayla devlet nereye varmak istiyor?
Doğrusu bunun izahını yapmakta güçlük çekiyoruz. Bu bir insanlık suçudur. Savaş ortamında da, çatışma ortamında da dahil uyulması gereken Cenevre gibi uluslararası sözleşmeler, değerler vardır ve Türkiye’de bu sözleşmelere imza atmıştır. Ama maalesef devlet çok net bir şekilde söylüyorum bu sözleşmeleri çok ağır bir şekilde ihlal etmiştir.
>> Siz Vali ile hiç görüştünüz mü?
Evet hemen hemen her gün görüşüyoruz bu hususta. Vali Hüseyin Aksoy’un aslında iyi niyetlidir ve bu konularda hassastır. Bize operasyonları kısa süre durduracağını ve belediye aracıyla iki yetkilinin gidip bu cenazeleri alabileceğini, bu hususta devlet birimlerine ateş açmaması konusunda da emir vereceğini söyledi fakat bunu aileler kabul etmedi, biz de doğru bulmadık. Çünkü cenazeler alındığı zaman karşılaşılacak ciddi sıkıntılar var, can güvenliği yok.
>>‘Yurdun batısı, Bölge’ye sessiz’ eleştirilerine ne dersiniz?
Çok çok az tepki verdiklerini düşünüyorum. 1990’larda yapılan hatalara tekrar düşüyorlar. Halbuki, “Ey devlet bu insanlar ne istiyor? Bu insanlar niye kendilerini savunma gereği duydular?” Kimse bunu sorgulamıyor. Aksine bu sessizlikle ve tepkisizlikle adeta sanki ne zaman devlet Sur’u ele geçirecek de bu mevzu bitecek gibi temelinde yaklaştıkları görülüyor. Bu durum böyle devam ederse Türkiye’nin batısındaki insan da Türkiye’nin doğusundaki insan da birlikte batacak. Bu gemi su aldı bir kere. Hatırlarsanız Titanik gemisi batarken elit kesim pelikanlara binip kendilerini kurtulmak istediği için ikinci, üçüncü sınıf kesimini geminin alt bölümüne kapatmaya kalkıştılar. Oysa ne oldu? Hepsi battı. Dolayısıyla bu gemi su aldı ve almaya devam ediyor. Bu gidişatın sonu Titanik’tir. Bunu ancak el birliğiyle önleyebiliriz.
MEDYA SUÇA ORTAK
>> Medyanın tutumu topluma nasıl yansıyor?
Bu savaşın 40 yıldır sürmesinin en büyük sorumlulardan biri de ana akım medyadır. Bu medya sürekli gerçekleri saptırarak bu savaşı bu kadar derinleşmesine, bu kadar vahşileşmesine, bu kadar hak ihlaline olmasına payı yüksektir. Eğer bu medya güçlünün yanında yer almasaydı, eğer kendi patronlarının ve kendi bireysel çıkarları peşine düşmeseydi, sadece gördükleri, araştırdıkları, olan biteni olduğu gibi yansıtsaydılar bu savaş bu noktaya gelmezdi. Böylece Türkiye kamuoyu bütün bu olan bitene sessiz kalmazdı. Burada 70 yaşında bir anne katlediliyor, 3 aylık bir bebek katlediliyor ve bu bahsettiğimiz medya “iki terörist etkisiz hale getirildi ya da teröristler vurdu” gibi yalan haberler yazıyor ve bu yalan bu şekilde Türkiye ve dünya kamuoyuna işleniyor. Biz de gücümüz yettiği kadar bu yalanları aşığa çıkartıp gerçekleri anlatmaya çalışıyoruz.
>> Kürt meselesine farklı baktığını söyleyen hükümetin bugün geldiği noktayı siz nasıl açıklıyorsunuz?
Özellikle 2013’te gerillaların geri çekildiği tarihten itibaren biz İHD olarak oluşturduğumuz izleme komisyonu ile 25 bölgeyi izledik. Bu sürecin iyi işlemesi için gördüğümüz aksaklıkları, sıkıntıları sürekli not ettik, rapor hazırladık ve kamuoyu ile hükümetle paylaştık. Sayın Öcalan’ın da bir izleme komisyonu oluşturması konusunda talebi vardı. Ne kadar haklı olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Çünkü devlet Kürt sorunu çözme noktasında samimi olmadığını bir kez daha gördük. Hükümet çözüm süreci zamanında bile Bölge’de inşa ettiği kalekollarla, koruculuğun güçlendirmesiyle, güvenlik barajlarıyla, özel birlikleri buraya kaydırmasıyla, gerillaların çekildiği noktalarda asker yerleştirmesiyle adeta savaş hazırlığı yaptı. Hükümet bir taraftan bunu yaparken diğer taraftan ise ‘İç Güvenlik Paketi’ni çıkartarak da bu savaşın yasal zeminin hazırladı. Bütün bu hazırlıklar çözüm sürecine zehir etkisi yarattı ve yavaş yavaş bu noktaya gelindi
RAHATSIZLIK HENDEK DEĞİL...
>> Özyönetim tartışmalarına ne dersiniz?
Bu hükümet ve devlet Kürtlerin statü talebinden korkuyorlar. Ne olursa olsun, sadece öz yönetimler değil, sen ismini ne koyarsan koy içinde Kürtlerin statüsü varsa bu zihniyet tekrar devreye girer ve imha başlar. Yerel yönetimlerden, gençlerin hendek açmasından sen bu kadar rahatsızsan, DTK 14 maddelik bir deklarasyon yayınladı öneri yaptı. O zaman hemen tut o öneriyi, tartışmaya aç, konuşmayı başlat ve bu sürecin siyaset zeminine çekilmesinin önünü aç. Demek ki mesele o değil. Mesele statü rahatsızlığı.