Thursday, September 17, 2015

TARIK ZİYA EKİNCİ KONUŞTU




  
17 Yıldır Yusuf Ekinci Cinayetinin Peşinde
Ekinci, Erdoğan, Baskın ve Candan cinayetleriyle ilgili sorgulanan eski özel harekatçı Ayhan Çarkın tutuklandı. Öldürülen Yusuf Ekinci'nin ağabeyi Tarık Ziya Ekinci Çarkın'ın ifadesinin arkasında durmasını ümit ettiğini söylüyor.
Ekin Karaca İstanbul - BİA Haber Merkezi
 Eski özel harekatçı Ayhan Çarkın, 1994'te faili meçhul cinayete kurban giden avukat Yusuf Ekinci cinayetiyle ilgili ifade vermek için getirildiği Ankara'da dün akşam saatlerinde tutuklandı.
Faili meçhul cinayetlerin Ankara ayağını soruşturan Özel Yetkili Savcı Hakan Yüksel tarafından ifadesi alınan Çarkın, savcılıkta Avukat Yusuf Ekinci, Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanı Namık Erdoğan, Altındağ Nüfus Müdürü Mecit Baskın ve eski Demokrasi Partisi (DEP) İl Başkanı Avukat Faik Candan cinayetleriyle ilgili bilgiler verdi.
Çarkın, ifadesinin alınmasının ardından Ankara 11. Ağır Ceza Nöbetçi Hakimliği tarafından tutuklanarak Sincan Cezaevi'ne götürüldü.

"AİHM Türkiye'yi cezalandırdı"

1994'de Ankara'daki bürosundan kaçırılan ve cesedi Gölbaşı'nda bulunan Avukat Yusuf Ekinci cinayetiyle ilgili olarak bianet'e konuşan Yusuf Ekinci'nin kardeşi Tarık Ziya Ekinci, 17 yıldır bu işin peşinde olduklarını ve bu gelişmeyi önemli gördüğünü söyledi.
Kardeşi Yusuf Ekinci'nin ve diğer faili meçhullerin arkasında dönemin Milli Güvenlik Kurulu (MGK) kararlarının olduğuna dikkat çeken Ekinci, Ayhan Çarkın'ın verdiği ifadelerin arkasında durması halinde Süleyman Demirel'e kadar pek çok ismin yargılanabileceğini söyledi.
Ekinci, Çarkın'ın tanınmış pek çok üst düzey devlet yetkilisinin teklifleri doğrultusunda "tatmin" edilerek, ifadesini değiştirmesinden ise endişe duyduğunu ifade etti.
Tarık Ziya Ekinci, sözlerine şöyle devam etti:
* Biz Yusuf Ekinci'yi öldüren kişilerin İbrahim Şahin ve arkadaşları olduğunu anlamıştık. Ama bunu kanıtlama imkanımız yoktu. Faili meçhul cinayetleri araştırma komisyonunda bulunan Fikri Sağlar, İbrahim Şahin'e "Uzi marka silahları siz kullanıyordunuz. Yusuf Ekinci de Uzi marka silahla öldürüldü. Acaba siz mi öldürdünüz?" diye sorunca İbrahim Şahin biraz şaşırıp bocalamıştı ve "Sadece bizde değil, başkalarında da olabilir" tarzında bir lafla geçiştirmişti.
* Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvurduk. Mahkeme de Türkiye'yi, verilen tüm bilgilere rağmen devlet etkin bir araştırma yapmaya girişmemiş ve etkin bir soruşturma yapmadığı gerekçesiyle mahkum etti.
* Bizim Yusuf Ekinci'nin benzin aldığı istasyondakilerin sorgulanması, kameraların incelenmesi, eşine gece saat 02.00'den sonra gelen iki telefonun nereden geldiğinin araştırılması gibi taleplerimiz vardı. Fakat bunların hiçbirisi yapılmadı ve AİHM Türkiye'yi mahkum etti. O günden bu yana bekliyoruz maalesef. Yaptığımız müracaatlar hep örtülü cevaplarla kapatıldı.

"Cehennemin dibini göreceksiniz"

* Bu esnada biz özel yetkili mahkemeleri devreye sokmayı düşündük. Önce İstanbul'daki mahkemeye başvurduk. Ama o ciddiye almadı. Biz İbrahim Şahin'i hedef göstererek bir dilekçe verdik. Sonra Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcısı'na bir dilekçe yazdık. Bu dilekçede benim Yusuf Ekinci'nin öldürülmesiyle ilgili yazdığım kitabın değerlendirilmesini, Fikri Sağlar'ın dinlenmesini istedik. Ayrıca Yusuf Ekinci öldürülmeden önceki gece evine gelen 2 şüpheli telefonun tespitinin yapılmasını da istedik.
* Çünkü o gece önce bir telefon geliyor ve kardeşimin eşi telefonu açınca ses gelmiyor. Sonra bir daha telefon çalıyor. Kardeşimin eşi telefonu "kimsiniz" diye açınca karşıdaki ses, "Yarın cehennemin dibini göreceksiniz" diyip kapatıyor telefonu.

"Hem çıkar kavgası var, hem vicdan"

* Biz önceden Ayhan Çarkın'ı bilmiyorduk. Sadece İbrahim Şahin üstüne yoğunlaşmıştık. Ayhan Çarkın, itiraflarda bulununca ve savcılığa çağırılıp ifadesi alınınca olay açığa çıktı.
* Ayhan Çarkın'ın itiraflarda bulunması, vicdanen rahatsız olması ve daha önce kurdukları ittifakın bozulmuş olmasından ileri geliyor. İttifak neden bozuldu? Sanıyorum, büyük bir menfaat çetesi kurulmuştu. Bu menfaat şebekesi kendi içinde büyük bir çıkar elde ederek bölüştü. Çarkın da bunun dışında kaldı. Özellikle cezaevine girip çıktıktan sonra ortalıkta işsiz güçsüz kalınca kendisine yapılmış olan bu haksızlığa tahammül edemedi.
* Bunu aynı zamanda bir vicdan meselesine dönüştürdü. Bana göre, zaten her şeyini kaybetmiş bir insan olarak ortaya çıktı. Ben böyle tahmin ediyorum. Yoksa bir vicdani sorun olsaydı, yıllardan beri süren bu olayı daha önce açıklaması gerekirdi. Oluşturulan bu çetenin arasındaki çıkar kavgasından ortaya çıkan bir olaydır bence.

Faili Meçhullerin arkasındaki MGK kararı

* Cinayetin arkasında tabi ki sadece Ayhan Çarkın yok. Dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkan yardımcısı, İbrahim Şahin, Mehmet Ağar, Süleyman Demirel ve daha pek çok isim olduğunu düşünüyorum.
* Demirel başbakanken MGK'da PKK meselesinin askeri yöntemlerle çözülemeyeceği düşünülerek, PKK'nin yöntemlerinin uygulanması kararlaştırılıyor. İşte bu yöntem faili meçhul cinayetlerin işlenmesi sürecini 1992'den itibaren başlattı.
* Radikal gazetesinin o zamanki genel yayın yönetmeni İsmet Berkan, bu belgeye ulaşarak, konuyla ilgili 05.12.1996 ve 10.12.1996 tarihlerinde iki yazı kaleme aldı. Bu yazılarda cinayetler için kimlerin görevlendirildiği ve hangi yöntemlerle sorunun çözüleceğine dair bilgileri aktarmıştı.
* Yani bu sistemli faili meçhul cinayetler MGK kararıyla onaylanmıştı. Berkan'ın yazısında, "MGK genel sekreterliği tarafından hazırlanmış 24 sayfalık bir belgeydi. Dokumanda aralarında Abdullah Çatlı, Haluk Kırcı gibi isimlerin de bulunduğu 26 sivil, özel harp dairesinden yedi subay, Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekat Dairesi'nden 12 polis -Ayhan Çarkın bunlardan biri- bir grup oluşturacağı, bu özel grubun PKK'nin lojistik desteğini kesmek için çalışacağı yazılıydı." ifadesi yer alıyor.

"Ayhan Çarkın'ın 'tatmin' edilmesinden korkuyorum"

* O dönemdeki faili meçhul cinayetlerin arkasında bizzat MGK'nın olduğu çok açık. İşin içinde devlet olduğu için, Ayhan Çarkın'ın "tatmin" edilerek ifadesini geri almasının sağlanmasından endişeleniyorum.
* Ayhan Çarkın'ın kararlı şekilde verdiği ifadenin arkasında durması gerekiyor. Devlet katından bazı kurumların müdahalesi ile Ayhan Çarkın ifadesini geri alabilir.
* Madem devlet tarafından organize edildi ve devlet görevlendirdi, devlet bugün bu işin bir şekilde çözümünü bulacak gibi geliyor bana. En çok bundan endişeleniyorum. Çünkü işin içinde Mehmet Ağar, Süleyman Demirel gibi tanınmış isimler var.
* Eğer dava açılırsa, biz müdahil olacağız. O zaman umarım her şey açığa çıkar. Şimdi savcılık "gizlilik" kararı almış. Bu nedenle bize oradan bilgi intikal etmiyor. Biz şimdi Ayhan Çarkın'la cezaevinde görüşme yollarını arayacağız. (EKN)


Ekin Karaca


2004'te Bilgi Üniversitesi Medya ve İletişim Sistemleri bölümünden, 2008'de Bilgi Üniversitesi Kültürel Çalışmalar yüksek lisans programından mezun oldu. 2006-2007'de Nokta dergisinde, 2008-2011'de Aktüel dergisinde muhabirlik yaptı. 2011'den beri bianet'te çalışıyor.


Yusuf Ekinci


Doğum Tarihi: 14.8.1942     Doğum Yeri: Lice / Diyarbakır
Kaybedildiği Tarih: 24.2.1994     Kaybedildiği Yer: Kızılay Çankaya / Ankara

Akıbeti: Kayıp (Özel Harekat Polisi) (Cenazesi bulundu)

1993'ün kasım ayında, dönemin başbakanı Tansu Çiller ‘‘PKK'nın haraç aldığı işadamlarının isimlerini biliyoruz, hesap soracağız’’ diyerek atıfta bulunduğu ünlü ‘öldürülecekler’ listesinin gündeme düşmesinden sonra Kürt işadamları ve avukatları ard arda katledildi. Bunlardan Diyarbakır Liceli olan Avukat Yusuf Ekinci, 24 Mart 1994 günü akşam 18:30’da  Ankara Kızılay’daki ofisinin önünden Özel Harekat polisleri tarafından gözaltına alındı. Cesedi 25 Şubat 1994 günü öğle saatlerinde Gölbaşı yakınlarında yol işçileri tarafından bulundu. Otopside Uzi marka bir silahla başından ve göğsünden 11 el ateş edilerek öldürülmüş olduğu tespit edildi. Ancak kaybolduğu gecenin sabahı, daha ölüm haberi ulaşmamışken Ekinci'lerin evini arayan iki telefon var:Biri arkadan daktilo seslerinin geldiği, sözsüz; diğeri, ‘‘alo, kimsin’’ sorusunu ‘‘cehennemin dibiyim’’ diye cevaplayan iki telefon. Ailesi olayı araştırırken, Oran yolundaki benzinci, kırmızı bir Toyota'nın dikkatini çektiğini (Ekinci'nin arabası kırmızı Toyota) arkadan gelen polis arabasının ona selektör yaktığını anlatıyor. Polis, Toyota'nın şoförünü dışarı çıkarıp üstünü arıyor. Benzincinin son gördüğü peşpeşe giden bu iki araba. Ekinci ailesi Cumhurbaşkanı'na ve Meclis Başkanı'na üç kez mektup yazdı, cevap alamadılar.
1995 yılında ailesi tarafından dava AİHM’e taşındı. AİHM 16 temmuz 2002 tarihinde davayı sonuçlandırdı. Türkiye'nin 'devletin yaşam hakkını korumadığı' ve yeterli ve etkili soruşturma yapılma hakkını ihlal ettiğine karar vererek manevi tazminat ödemeye hükmetti. Yusuf Ekinci'nin polis tarafından öldürüldüğü iddialarında ise delil yetersizliği nedeniyle Türkiye sorumlu tutulmadı.
1994 yılı içinde işlenen dört cinayetle ilgili itiraflarda bulunan ve tutuklanarak cezaevine gönderilen eski Özel Harekatçı Ayhan Çarkın, mahkemede Ekinci’nin bürosundan alınmasını ve öldürülmesini şöyle anlattı: “Avukat Yusuf Ekinci, Yusuf Yüksel isimli komiserin kullandığı arabayla bürosunun önünden gündüz vakti alındı. Ayhan Akça, Ziya Bandırmalıoğlu, Enver Ulu, Ahmet Sakarya, Ayhan Özkan, Şahin ve Sait vardı. Sivil insanda vardı. Gölbaşı’na giderken Ümitköy yolu sapağından sağa dönüldü. Yakın bir mesafede Ayhan Akça tarafından öldürüldü. Başkasının kurşun atıp atmadığını bilmiyorum.”
Çarkın, Ekinci cinayeti sırasında yaşanan diyalogları şöyle anlatmıştı: “Ayhan Ayça ‘bacanak seni göreyim. Al bir siftahın olsun, sen de milli ol’ diyerek Uzi silahı uzattı. Ben de silahı fırlatıp, attım. Aramızda tartışma çıktı. Daha sonra İbrahim Şahin ile aramızda sorun çıktı. Biz birbirimizle yumruklaştık. Ben kendimi polislikten ihraç edilmek istedim. Özel harekat grubunun içerisinde bir de Siirt grubu vardı. Böyle denmesinin nedeni Siirt’ten gelen Terörle mücadele grubu ile İbrahim Şahin, orada da beraber çalıştığı için bu grup etkindi. Ben Yusuf Ekinci’nin ne amaçla öldürüldüğünü bilmiyorum. Ben bazen sorduğumda Milli Güvenlik Kurulu MGK ve devletin bilgisi dahilinde oluyor diye bir şeyler söyleniyordu.”
Ayhan Çarkın’ın itiraflarından sonra Yusuf Ekinci’nin kardeşi Tarık Ziya Ekinci; “Cinayetin arkasında tabi ki sadece Ayhan Çarkın yok. Dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkan yardımcısı, İbrahim Şahin, Mehmet Ağar, Süleyman Demirel ve daha pek çok isim olduğunu düşünüyorum. Demirel başbakanken MGK'da PKK meselesinin nizami ordu yöntemlerle çözülemeyeceği düşünülerek, kontrgerilla yöntemlerinin uygulanması kararlaştırılıyor. İşte bu yöntem faili meçhul cinayetlerin işlenmesi sürecini 1992'den itibaren başlattı.”  Radikal gazetesinin o zamanki genel yayın yönetmeni İsmet Berkan, bu belgeye ulaşarak, konuyla ilgili 05.12.1996 ve 10.12.1996 tarihlerinde iki yazı kaleme aldı. Bu yazılarda cinayetler için kimlerin görevlendirildiği ve hangi yöntemlerle sorunun çözüleceğine dair bilgileri aktarmıştı. Yani bu sistemli faili meçhul cinayetler MGK kararıyla onaylanmıştı. Berkan'ın yazısında, "MGK Genel Sekreterliği tarafından hazırlanmış 24 sayfalık bir belgeydi. Dokumanda aralarında Abdullah Çatlı, Haluk Kırcı gibi isimlerin de bulunduğu 26 sivil, özel harp dairesinden yedi subay, Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekat Dairesi'nden 12 polis -Ayhan Çarkın bunlardan biri- bir grup oluşturacağı, bu özel grubun PKK'nin lojistik desteğini kesmek için çalışacağı yazılıydı." ifadesi yer alıyor. O dönemdeki faili meçhul cinayetlerin arkasında bizzat MGK'nın olduğu çok açık. İşin içinde devlet olduğu için, Ayhan Çarkın'ın "tatmin" edilerek ifadesini geri almasının sağlanmasından endişeleniyorum. Ayhan Çarkın'ın kararlı şekilde verdiği ifadenin arkasında durması gerekiyor. Devlet katından bazı kurumların müdahalesi ile Ayhan Çarkın ifadesini geri alabilir. Madem devlet tarafından organize edildi ve devlet görevlendirdi, devlet bugün bu işin bir şekilde çözümünü bulacak gibi geliyor bana. En çok bundan endişeleniyorum. Çünkü işin içinde Mehmet Ağar, Süleyman Demirel gibi tanınmış isimler var. Eğer dava açılırsa, biz müdahil olacağız. O zaman umarım her şey açığa çıkar. Şimdi savcılık "gizlilik" kararı almış. Bu nedenle bize oradan bilgi intikal etmiyor. Biz şimdi Ayhan Çarkın'la cezaevinde görüşme yollarını arayacağız.” 


 Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği
Hüsambey Mah. İtfaiye Cad. Karanfil Apt. No: 17 Daire: 2 Fatih / İstanbul
Tel: 0212 531 63 43
Gsm: 0538 010 68 43
E-mail: info@yakayder.com  yakayder_yeni@hotmail.com