Wednesday, June 26, 2013

Muhalif Düşünür Chomsky: Obama'ya bel bağlamayın!



ABD, resmen göreve başlayan 44. başkanı Barack Obama ile yeni bir
başlangıcın umudunu taşıyor. ABD tarihinin ilk Afrika kökenli
başkanı, kendisine yüklenen beklentileri yerine getirebilir mi ya da
bunu istiyor mu? ABD'li ünlü muhalif düşünür ve dil bilimci Noam
Chomsky bu konuda kuşku duyuyor ve umutlanan dünyayı uyarıyor.


Ünlü muhalif düşünür, dünyanın Obama'ya umut bağlamakla hata
ettiği görüşünde: "Amerikalı yöneticilere göre, Amerikanın çıkarları,
Tanrısaldır"
Görüşmeyi yapan: Hans-Joachim Neubauer (Rheinischer Merkur Nr. 3, 15
Ocak 2009)

Almancadan çeviren: Kâzım Özdoğan
ABD, yeni bir başlangıcın umudunu taşıyor. Yeni başkan, beklentileri
yerine getirebilir mi ya da bunu istiyor mu? Dilbilimin dünya
çapındaki starı ve Amerikanın en çetin eleştirmeni bu konuda kuşku
duyuyor.

Reinischer Merkur: Jimmy Carter, George Bush, Bill Clinton, George W.
Bush ve Barack Obamayı birlikte gösteren şu fotoğrafı biliyorsunuz.
Bu, sizin için umut ve değişimin kanıtı mıdır?

Noam Chomsky: Hayır, tam tersine. Bu beş başkan birbirlerinden çok
farklı değildi. Onlardan biri fotoğrafta biraz kenarda duruyordu:
Jimmy Carter. Carter, Demokrat Partinin kongresine konuşmacı olarak
da davet edilmedi. Bu epeyce hakaretamiz bir durumdur ve aynı zamanda
gelecek iktidara ilişkin bize çok şey söylemektedir.

RM: Bununla ne kastediyorsunuz?

Chomsky: Jimmy Carter, görevden ayrılmasından bu yana insan hakları,
özgürlük ve demokrasi için uğraş vermesiyle tanınıyor. Besbelli ki
parti kongresi bunları işitmek istemedi.

RM: Obama insan haklarına sahip çıkmak istiyor, ama aynı zamanda
Iraktaki işkenceleri destekleyen eski CIAli John Brennanı terör
meseleleriyle ilgili baş danışmanı olarak atadı. Obama, acaba bütün o
şahinlerden sonra beklenen güvercin midir?

Chomsky: Her yeni başkan, Bushun çevresinde bulunan ve ABDnin
uluslararası prestijinin bütün zamanların en kötü seviyesine
gelmesine neden olan aşırı elementleri muhtemelen temizlerdi. John
MCCain bile bunu yapmak istiyordu. Bir politika değişimi olacak, ama
bu daha ziyade Bill Clinton tarzında merkezi hedef alan demokrat bir
siyaset olacak. Obama, Clintonın çevresindeki bir çok insanı zaten
çevresine topladı. Brennanden daha önemli olan senatoda Irak
savaşının en ateşli savunucularından, Obamanın yardımcısı Joe
Bidendır. Ya da Temsilciler Meclisinde yine Irak savaşını hararetle
savunanlardan Rahm Emanuel, Obama tarafından Beyaz Sarayın personel
şefliğine atandı. Yatırım bankacılığı, finans ve silah
endüstrisindeki iş deneyimleri, onun kimin çıkarlarını temsil
ettiğini gösteriyor. Obama, yüksekten uçan bir retorik.

RM: Demokrat Partinin liberal özelliklerini yitirmesinden korkuyor
musunuz?

Chomsky: Wall Street Journal, Rahm Emanuele silahlanma
harcamalarının düşürülmesi için mücadele eden Demokratik Partinin
sol kanadının akıbetinin ne olacağını sordu. Emanuelin cevabı, Obama
yönetiminin pragmatik davranacağı ve bu aşırı kanattan uzak
duracağıydı. Obamanın yaptığı en önemli atamalar, ekonomik krizle
ilişkilidir. Şimdiki krizin mimarları ve krizden istifade eden
Clintonın müsteşarları Laurence Summers ve Robert Ruben
bunlardandır. Obama, uluslararası siyasette etrafına Dennis Ross ve
Daniel Kurtzer gibi İsrail taraftarı şahinleri topluyor. Bu ikisi,
Obamanın American Israil Public Affairs Committee (AIPAC) önünde
yaptığı konuşmayı hazırlamışlardı.

RM: …İsrail ile ABD ilişkilerini etkileyen en önemli lobi.

Chomsky: Obama, bu konuşmasında Kudüsün İsrailin sonsuza kadar
bölünmeyen başkenti olarak kalacağını söyledi. Bu ifadesiyle, Bushun
şimdiye kadar söylediği her şeyden daha ileri gitti. Ayrıca bu,
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin birçok kararına aykırı
düşüyor. Obamanın adamları daha sonra geri adım atarak, bunun o
anlamda söylenmediğini ifade ettiler. Şayet kişisel web sitesinde
Obamanın Orta Doğu politikasına ilişkin yazılanlara bakarsanız, her
şeyin açık olduğunu görürsünüz: Filistinliler, hiçbir rol oynamıyor.
Her şey İsraile verilen kayıtsız şartsız desteğin etrafında
dönmektedir. Güya göreve başlamadığı için aktüel Gazze saldırısı
hakkında da Obamadan bir ses çıkmadı. Bu, bir skandaldır! Ama Bombay
saldırıları hakkında açıklama yapabilmişti!

RM: Obamanın başkanlığı nasıl olacak?

Chomsky: Bushun ikinci dönemi gibi olacağına ilişkin birçok karine
mevcut. Bushun siyaseti başlangıçta aşırı kibir, hukuku hiçe sayma
ve suç işleme tarafından belirlenirken, ikinci kez seçildikten sonra
ılımlı bir çizgiye geri döndü. Obamanın ekibi, bir şey söylememeye
özen gösteriyor. Ön planda umut, değişim ve birlik beraberlik
gibi yüksekten uçan belagat örnekleri durdu. İyi ama bütün bunlar ne
anlama geliyor?

RM: Obama, en azından Guantánamoyu kapatacak.

Chomsky: Obama, bu konuda yavaş ve dikkatli adım atılacağını daha
yeni söyledi. Yani bu iş o kadar kolay olmayacak. Ama McCain de zaten
Guantánamoyu kapatacaktı. Guantánamo, ülkemiz için son derece utanç
verici. Cumhuriyetçi sorumlular, Demokratik Parti yönetiminin de
Guantánamo ve diğer cezaevlerinde ne olup bittiği konusunda
bilgilendirildiklerini zaten ima etmişlerdi. Donald Rumsfeldi
suçlamak kolay, ama o tek başına ve gizlice hareket etmedi. Bu
nedenden ötürü, bu suç işleyenlerin hukuki açıdan ciddi olarak üstüne
gidilmeyecek.

RM: Obamanın yemin törenine yaratılış teorisine inanan ve büyük bir
nüfuza sahip olan vaiz Rick Warren da katılacak. Bu, ne anlama
geliyor?

Chomsky: Warren, ılımlı Protestan vaizlerden biridir. Zaten her iki
Amerikalıdan biri, dünyanın birkaç bin yıl önce yaratıldığına
inanır.

RM: Dinin Obamanın politikası üzerindeki etkisi ne olacak?

Chomsky: Başlangıcından bugüne dek Amerika tarihinde takdiri ilahi
ilkesi geçerlidir. Olan her şeyde tanrının iradesi söz konusudur ve
Birleşik Devletler, yerli halkı yok etmiş olsa da tanrının iradesinin
yönettiği kutsal ülkedir! Bu bakış açısı geçmişten bugüne dek
uzanır.
Her başkan, takdiri ilahiden ve tanrı tarafından belirlenen
misyonundan bahsetmiştir. Bunun eskiden yani 30 sene öncesine kadar
Amerikanın politikası üzerinde neredeyse hiçbir etkisi yoktu. O
zaman parti menajerleri, adaylarını koyu dindar olarak lanse
ederlerse ciddi bir seçmen desteğini alacaklarını keşfettiler.
Başkanların çoğu, muhtemelen yaklaşık olarak benim dindar olduğum
kadar dindardı, ama dindar olarak takdim edildiler. Amerikan
seçimleri, marketing operasyonlarıdır. Reklam endüstrisi, her yıl
seçim kampanyaları için bir ödül verir. 2008 yılında bu ödülü,
Obamanın kampanyası aldı. Seçimler, kozmetik satan şirketler
tarafından organize edilir. Diş macunu ya da başkan araçlar
benzerdir.

RM: Yeni başkan, bir toplumsal hareketten gelmiyor. Seçimi
profesyonel bir kampanyanın sonucudur. Barack Obama kimdir?

Chomsky: Obama, her zaman belirsizlikle maluldür. Başta kendini temiz
beyaz bir kağıt gibi sundu. Bir seçim kampanyası, günbegün seçmene
duyurulanla beslenir. Ama Obamanın seçim kampanyasında söylenenler
bir şey ifade etmiyordu. Umut ve değişim. Obamanın
söylediklerinden, onun kim olduğunu çıkaramazsınız. Sol bile
Obamanın Irak savaşına ilkesel olarak karşı olduğunu sanıyor. Peki
öyle mi? Obama için Irak savaşı stratejik bir hataydı. Irak savaşını
ilkesel olarak reddetmek demek, bu savaşın yanlış olduğunu söylemeyi
gerektirir, böyle olmayacağını söylemeyi değil. Nazi generalleri de
Stalingraddan sonra bu kadar ileri gitmenin bir hata olduğunu
söylemişlerdi.

RM: Obama, bir Nazi generalini mi andırıyor?

Chomsky: Hayır, ama savaşı eleştirme biçimi ilkesel olmaktan başka
her şeye benziyor. Onun için önemli olan tek şey bizim için iyi
olandır, bunun için yüz binlerce insanı öldürüp öldürmediğimiz
değil.
Barış gücü İsraile gönderilmeli

RM: Obama, dış politikada önce İsrail-Filistin çatışması ile yüz yüze

gelecek. Nasıl hareket etmeli?

Chomsky: ABD, bizi dünyada izole eden ret tutumundan vazgeçmelidir.
İsrailin devam eden saldırıları sadece Gazze'de değil, Batı
Şeriada da siyasi bir çözümün olanaklarını dinamitlemektedir.

RM: Ama Hamas roketleri de kriminal!

Chomsky: Bu doğru, kriminal ve siyaseten aptalca. Ama bu, İsrailin
buna karşı kendini savunma hakkının olduğu anlamına gelmez. Bununla
birlikte İsrailin elinde kendini savunmak için mükemmel bir araç
olabilirdi: Uluslararası uzlaşmayı kabul etmek ve Filistinlilere
kendi devletlerini kurma hakkını teslim etmek.

RM: Bu konuda emin misiniz?

Chomsky: Hamasın saldırıları, İsrailin işlediği suçlara karşı
misilleme darbeleridir. İsrail, 2000 yılında Lübnandan çekildiği
zaman Hizbullahın İsraile karşı düzenlediği saldırılar sona erdi.
2006 yılına kadar bir tane bile raket atılmadı!

RM: Hamas lideri Halid Maşal, İsraillilerin Filistinlilere karşı
uyguladığı bir Holokosttan söz etti. Bu benzetmeyi nasıl
değerlendiriyorsunuz?

Chomsky: Tabii ki saçma bir benzetme. Srebrenica jenosit olarak
adlandırıldı; bu, uygun bir benzetme miydi? Durumu, belki de Varşova
gettosu ile karşılaştırabiliriz.

RM: Gençliğinizde Siyonist idiniz ve ortak bir Yahudi-Arap
federasyonu fikrini destekliyordunuz.

Chomsky: Bu, o zamanlar yani 1940larda ve 1967den sonra kesinlikle
gerçekçi bir vizyondu. İsrailin bölgede sözü geçiyordu ve federal
bir model istikametine doğru yönelebilirdi. İsrailli üst düzey gizli
servis elemanlarının bunu önerdiğini bugün biliyoruz. Ama İsrail
hükümeti bunu istemiyordu.

RM: Gazzeye uluslararası barış gücü yerleştirilmeli mi?

Chomsky: Barış gücü İsraile gönderilmeli, çünkü saldırgan olan ve
Gazze Şeridini abluka altına alan İsraildir

RM: Genç iken İsrailde yaşadınız.

Chomsky: Hatta eşim ve ben orada kalmayı da düşündük, ama sonra durum
farklı gelişti. Bugün Amerikalı genç Yahudiler, İsraile sırtını
dönüyor. Politikamız vatandaşlarımızın isteklerine göre belirlense,
bu değişebilir.

RM: Yazılarınızda entelektüel öz savunmayı öneriyorsunuz. Bu nasıl
olacak? Bunun için hepimiz Marks mı okumalıyız?

Chomsky: Örmeğin İsrailin saldırıları hakkında bilmemiz gerekenlerin
çoğu medyada var. Sadece dikkatle bakmamız gerekiyor. Ve bazı şeyleri
de her yanıyla düşünmeliyiz, mesela şu sonu gelmeyen Bir devlet,
saldırıya uğrarsa kendini savunma hakkı vardır mantrasını Nazi
Almanyasının partizan terörüne karşı kendini savunma hakkı var mıydı?

RM: Ama İsrail, Nazi Almanyası değil ki!

Chomsky: Tabii ki değil. Ama burada söz konusu olan ilkedir:
Saldırgan olan İsraildir.

RM: Siz, medya çağının moralistisiniz: Entelektüellerin bugünkü
görevi nedir?

Chomsky: Entelektüeller konformist olma ve iktidarı destekleme
eğilimindeler. Tarihi yazan kendileri olduğu için, bu konuda onlar
üzerine genellikle oldukça iyi şeyler yazılıdır. Oysa belgelere
bakıldığında durumun farklı olduğu görülür. Hans Morgenthau,
entelektüelleri iktidar sahiplerinin konformist reayası olarak
tanımladı. Bunda da haklıydı.

RM: Ama eleştirel entelektüeller de var. Anna Politkowskaja ve diğer
Rus gazetecilerini düşünün!

Chomsky: Evet, İncilde bile eleştirenin hayatının tehlikede olduğu
yazılıdır: Peygamberler, kralı ikaz ettiler, karşı çıktılar ve onun
vicdanına hitap ettiler. Bugün olsaydı peygamberleri eleştirel
entelektüeller diye adlandırırdık. Onlara iyi davranıldı mı? İlyas,
İsrailin düşmanı olarak mahkûm edildi. Peygamberler çöle sürüldü ya
da hapse atıldı. Yüzyıllar geçtikten sonra şereflendirildiler, ama
yaşadıkları çağda değil. Yaşadıkları çağda o şerefe sahte
peygamberler nail oluyordu. Sovyetler Birliğinde, Rusyada, ama
1989da ABD tarafından desteklenen ölüm tugaylarınca önde gelen Latin
Amerikalı entelektüeller olan altı Cizvitin katledildiği El
Salvadorda da eleştirel entelektüellere kötü muamele edilir. Bugün
Oscar Romerodan artık kim bahsediyor ki?

RM: Kendinizi peygamber gibi mi hissediyorsunuz?

Chomsky: Peygamber, bugün eleştirel entelektüel olarak
adlandırdığımızdan başka bir şey değildir.

ÜLKESİNİ SEVMEK ÜZERİNE

RM: 70 yıllık politik gözlemden sonra Noam Chomskynin Amerikan
rüyası bugün nasıl görünüyor?

Chomsky: Ütopyalara ve rüyalara pek inanmam. Ama Birleşik Devletlerin
işleyen bir demokrasi olmasını arzulardım. Amerikan halkının yüzde
95inin, kamuoyunun ne düşündüğünün hükümetin umurunda olmadığı
düşüncesine katılıyorum. Amerikayı seçimlerin PR endüstrisinin bir
pazarlama kampanyası olduğu bir ülke olarak değil, insanların
fikirlerinin siyaseti etkilediği ve demokratik kontrolün bütün
kurumlara kadar uzandığı işleyen bir demokrasiye sahip bir ülke
olarak görmek isterdim. Buna işçilerin ve kamuoyunun sanayiyi kontrol
etmesi de dahildir. Bunlar, çok eski Amerikan idealleridir. Modern
Amerikanın önde gelen sosyal filozofu John Dewey için politika en
azından üretimin, ticaretin, finans sisteminin, medyanın vs.
kamuoyunca kontrol edildiği endüstriyel bir demokrasiye ulaşan dek
ekonominin toplum üzerindeki gölgesidir.

RM: Bu nasıl sağlanabilir?

Chomsky: Amerikan tarihinin önemli ilerlemeleri yukarıdan hediye
olarak verilmedi, bilakis aşağıdan doğru verilen sosyal mücadeleler
sonucu sağlandı. Bu düşünce özgürlüğü için olduğu kadar sosyal
sistemin nüveleri için de geçerlidir. Bu şeyleri rüya olarak
tanımlamak hiç hoşuma gitmiyor, çünkü bunların kesinlikle olanaklı
olduğunu düşünüyorum. Bunlar uzun vadeli hedeflerdir.

RM: Babanız, dünyanın en özgür ve en fundamentalist ülkesi olarak
tanımladığınız Birleşik Devletlere göç etti. Amerika'yı seviyor
musunuz? Bir Amerikalı olmaktan gurur duyuyor musunuz?

Chomsky: Sevgi, kişiler arasındaki bir ilişkidir, kişi ve soyut
kurumlar arasında değil. Başarılarınızla ya da çocuklarınızla gurur
duyabilirsiniz. Ülkenizin savunduğu şeyler, mesela düşünce özgürlüğü

için sevinebilirsiniz. Düşünce özgürlüğü herhalde bütün
özgürlüklerin
içinde en temel olanıdır ve Birleşik Devletler ifade özgürlüğünü
korumakta dünya çapında en önde gelir. Bundan gurur duyuyor muyum?
Bunu ben gerçekleştirmedim ki gurur duyayım. Ama bundan memnunum ve
bunun nasıl (yurttaşlık hakları hareketinin anayasa mahkemesinde
düşünce özgürlüğü için en üst standartları kabul ettirme
mücadelesiyle) elde edildiğini biliyorum. Ama gurur, bunun için uygun
kelime değil.

RM: Amerikalı olmaktan memnun musunuz?

Chomsky: Evet. Yoksa burada kalmazdım.

RM: Dilbilimde devrim yarattınız, Amerikan sisteminin önde gelen
eleştirmenisiniz, düzinelerce kitap yazdınız, yüzlerce deneme,
konuşma ve konferans. 100 yaşınıza geldiğinizde sizden nasıl söz
etmeli?

Chomsky: Kulağa sahte tevazu gibi gelse de, aslında hiç umurumda
değil.

Kaynak: Rheinischer Merkur Nr. 3, 15 Ocak 2009 (Almanyada yayınlanan haftalık siyasi bir dergi)