Tuesday, January 29, 2013

Ben Sarp’ın kaçmasını istedim ama o yurtdışını sevmedi



Ben Sarp’ın kaçmasını istedim   ama o yurtdışını sevmedi

Hukuken hayli tuhaf olan bu yargılanma sürecini Sarp Kuray’ın oyuncu eşi Nur Sürer’den çarpıcı açıklamalar 

1970’lerin hızlı, bugünlerin ‘son devrimci’si Sarp Kuray 15 yıldır yargılandığı davadan müebbet hapse mahkum oldu. 5 Şubat 2009’da 64 yaşındayken infaz yasasına göre 7 yıl 4 ay yatmak üzere cezaevine girdi. 
16 Haziran Örgütü’nü kurma ve örgüt adına öldürme emri verme suçlamalarıyla ceza alan Kuray, aynı davadan aynı mahkeme üyeleri tarafından 5 kez farklı cezaya çarptırıldı. Hukuken hayli tuhaf olan bu yargılanma sürecini Sarp Kuray’ın oyuncu eşi Nur Sürer’le konuştum...


Eşiniz Sarp Kuray 64 yaşında, 15 yıldır devam eden davası sonunda sonuçlandı ve 7 yıl 4 ay ceza aldı. Siz, nasılsınız?

Çok kötüyüm şu günlerde tabii. Biz birbirine çok aşık bir karı kocayız. Uçaktan çok korkar Sarp, o yüzden ben bir inerim uçaktan, sayısız mesaj bırakmış olur telefonuma. Şimdi iniyorum, açıyorum telefonumu hiç ses yok. Önce şaşırıyorum, sonra hatırlıyorum nerede olduğunu, üzülüyorum. Çalışma odasına girmek bile istemiyorum artık. Evdeki herkese “Sarp...” diye sesleniyorum. İnsanın bir tarafı eksik kalıyor. Hayatımda büyük boşluk oldu. Sürekli arardı. Şimdi bakıyorum telefonumda, hiç arama yok. Şu anda kötü bir dönem geçiriyorum. “Çok uzun yıllar birlikte olamayacağız” diye düşününce çok kötü oluyorum. Sarp cezaevinde. Dolayısıyla benim çalışmam lazım. Arkamda 10 kişi var geçindirmem gereken. Böyle bir yükü bana bıraktığı için, benden ayrıldığı için üzgün. Oğlum Ümit’ten ayrılırken çok ağladı. “Oğlum, çok iyi bir evlat oldun bana” dedi. Biz evlendiğimizde 7 yaşındaydı Ümit. Çok iyi bir dostluk ilişkileri var. Oğluma çok iyi bir babalık yaptı. Bunlara üzülüyorum.



O beni havaalanına bırakırken polisler evi basmış


Ceza 5 Kasım’da onaylandı. 5 Şubat’ta da teslim oldu Sarp Bey. Çok rastlanan bir tutuklanma biçimi değil bu... Kaçıyor muydu, izin mi vermişlerdi?

5 Kasım’da tutuklanma kararı çıktığında Sarp mahkemeye gitmemişti. Gitse direkt oradan götüreceklerdi herhalde. Aranıyordu. Sarp’ın adresi Ankara’da. Bu evde kaydı gözükmüyordu. Ama oyuncu olmamdan dolayı sanırım evi bulmuşlar ve bastılar Sarp’ı almak için. Yoktuk evde. Bulsalar o gün alacaklardı. Ama bir de Sarp’ın kızı hasta, bir yıldır tedavi oluyordu, sanırım biraz da bunun için müsamaha gösterdiler. 33 yaşındaki büyük kızı lösemi. Kız kardeşinden ilik aldı. Tutması müthiş bir şey. Gayet iyi şu anda. Bir yıldır bu durum da çok hırpalıyordu Sarp’ı. Gördüğüm en iyi babalardan biridir Sarp.
Evin basıldığı gün Asi’nin çekimleri için yine Antakya’ya gidiyordum, havaalanına götürmek istedi beni. Uçaktan çok korkar dedim ya. Ben de “Koca kadınım, bırak kendim giderim” dedim ama gelmeyi çok istedi. Biz çıktıktan üç-dört saat sonra eve dört polis gelmiş. İyi ki yoktuk, çünkü üç-dört gün İstanbul’da tutacaklardı. Sarp Sincan Cezaevi’ni istemişti. Buraların mahkum profili çok bozuk diye istemedi. Bir görevliyle Ankara’ya gönderilecekti. Kendisinin teslim olması çok daha uygundu. Arkadaşlarına veda edip teslim oldu. Çok bağlıdır onlara.


Sarp’ın durumu Fransa’yı ayağa kaldıran Dreyfuss davası gibi...


Siz nasıl vedalaştınız?

Ben yoktum Sarp teslim olurken, Antakya’daydım, çalışıyordum. Ankara’ya gidemedim. Setteydim, saat 11.00’de telefon açtı, sesi çok üzgün geliyordu. Sonra savcının yanından bir kez daha aradı. Vedalaştık. Bir sonraki cuma da görüşe gittim. Görüş günü aslında çarşambaları. Ama haziran ayına kadar bana cuma günü için izin verdiler. Savcıya “Çarşamba gelmem demek 100 kişilik bir ekibi yatırmam demek” dedim. “Kocama orada yalnız olmadığını göstermek istiyorum” dedim.


Evlendiğinizden beri yargılanıyor mu? Hep “Ya içeri girerse” korkusuyla mı yaşadınız?

Türkiye’ye döndüğünden beri yargılanıyor. Kendisi Türkiye’ye dönmüş. Oralarda da yapamamış. Mutsuz olmuş. O yüzden şimdi kaçmayı hiç düşünmedi. 12 Eylül darbesinin 1 ay öncesinde yurtdışına gitmiş. Hiç hoşlanmamış. Açıkçası ben kaçmasını isterdim. Bu yaşta bir adamın içeride olmasını istemezdim. Ama gitmeyi seçmedi. 13 yıl yaşamış Fransa’da, tek bir kelime dillerini öğrenememiş. Hiç mutlu olamamış. Vatandaşlık bile istememiş.


Bu davanın 15 yıl bir karara bağlanamaması ya da zaman aşımına uğramaması hukukçuları şaşırtıyor mu, yoksa normal miymiş bu durum?

Tutuksuz yargılanmak üzere bırakmasalar belki şimdi çoktan cezasını çekip çıkacaktı. Ne cezası varsa? 15 yıl tepesinde “Seni her an içeri sokacağız” gibi bir tehditle bir adamı yaşatmak, sonunda 64 yaşında karara bağlayıp içeri almak, ancak Türkiye gibi tahılla beslenen bir ülkede olur. Dreyfuss davası gibi. Nasıl Fransa’nın bir vicdan sorunu olduysa o dava, 64 yaşında Sarp’ın ceza alması Türkiye’nin vicdan problemidir. Ama bugüne kadar bir-iki köşe yazarı hariç, hiç kimse yazarı bununla ilgili yazmadı. Ortak bir vicdan olması gerekiyor. Hukuk faciası yani.


‘Muhbir’ haberi yüzünden Cumhuriyet’i arayıp küfrettim

Eşiniz 16 Haziran Örgütü’nün lideri ve eylemlerinin sorumlusu olmakla suçlanıyor sanırım, değil mi?

Bir siyasi örgüt var. 16 Haziran örgütü. Sarp Fransa’dayken örgüt burada birtakım eylemler yapmış. Örgütün lideri olarak Sarp’ı sorumlu tutuyorlar. 400 sayfalık telefon konuşma kaydı var, Sarp’la konuşuyorlar. Verilmiş emir memir hiç yok. Bu konuşmaları delil sayıyorlar. Ergenekon’da telefon konuşması delil olmaz diye bas bas bağırıyorlar. Örgüt de Sarp’la konuşup, kaydedip polise veriyor, nasıl örgüt lideriyse Sarp. 1992 yılında fes etti örgütü, 1993 yılında da Türkiye’ye döndü zaten.


Ve önce yargılanıp beraat etti...

İlk önce beraat verdiler. Aynı mahkeme, aynı üyeler, aynı dosya, aynı adam. Mahkemenin adı değişti sadece. DGM idi Ağır Ceza oldu. Beraat verdiklerinde Cumhuriyet gazetesi başta olmak üzere “Arkadaşlarının ismini verdiği için beraat etti” dediler. Bu Sarp’a çok koydu. Ben de açtım küfür ettim Cumhuriyet’e. “Yazılarınız tapu kadastro gibidir zaten, utanmıyor musunuz?” dedim. Yargıtay’dan döndü dava. “Bu adam örgüt lideridir” diye. Bu sefer 168’den ceza verdiler. Silahlı çete oluşturmaktan. Tekrar bozdu Yargıtay. Bu sefer ağırlaştırılmış müebbet verdiler. Ondan sonra 146’dan 15 yıl ve 7 yıl 4 aya düştü. Ama daha önce yattıkları sayılmadı daha. Onlar sayılacak. Fakat kendisi de bilmiyor bunu, avukatımız gidip dosyaları araştırıp yattığı zamanı bulacak... Ya böyle bir şey olur mu? AİHM’e başvuracağız. Çünkü aynı davadan beş ayrı karar var. Mahkeme komedi gibi. Birilerinden emir alıyor gibi, mahkeme cezayı sürekli arttırıyor. 5 yıllık yargılamaları bozuyorlarmış. Burada 15 yıllık dava var. Bir karar veremiyor musunuz ya? Çok umutluyum ben oradan. 15 yılda bir karar veremiyorsanız sizin zekâ sorununuz var bence, AİHM de bunu farkedecek. 5 farklı ceza olur mu?


Madımak’ı yakanlar zaman aşımına uğradı, Sarp içeride


İlk beraat kararı çıktığında, arkasından böyle şeyler olabileceğini düşünmüş müydünüz, yoksa inanmış mıydınız?

Beraat tabii ki umutlandırmıştı. Beraat ettiğini düşünmüştük. Sarp Türkiye’ye döndüğü zaman başka dönenler de oldu, Komünist Partisi’nin genel sekreterleri hariç, onlar da sekiz ay kaldı sanırım içeride... Dikkat edin içeride kimse kalmadı. Adamlar çatır çatır 37 kişi yaktı, zaman aşımına uğradı dava, iki ay önce. Bu dava 15 yıldır var. 


Birlikte yargılandıkları ne ceza aldı?

Birlikte yargılandığı kimse yok ki.


Neden? Örgüt, çete suçlaması değil mi bu?

Tek başına yargılanması başlı başına ayıp. “Devletle anlaştı” diyorlar, bu ne biçim anlaşma yahu. Örgütün başka üyesi yok mu yani? Kim bilir neredeler, ortaya da çıkmıyorlar şimdi. Tek başına yargılanıyor. Bu tuhaf değil mi? Tek başına mı ne yaptı diyorlarsa? İbrahim Şahin’in açıklamaları üzerine Genelkurmay’dan cevap geldi “700 bin kişilik güç 300 kişiye mi kaldı.” Halbuki o üçyüzler ne fırıldaklar döndürdü bu ülkede de.

Ona ‘mafya’ dedikleri dönem ev sahibinden kaçıyorduk

Bu ceza Sarp Bey’in tabiriyle bir sus emri mi?

Ben son Yargıtay kararı bozduğunda bitecek zannetmiştim, “Artık almazlar herhalde, bu adamlar bu kadar da eşek değil ya” diye düşünmüştüm. Almayı bırak, müebbet hapse mahkum ettiler adamı. Bir şey değişti. Yani Sarp birilerini rahatsız etti. Her şeyden şüpheleniyorum. “SHP’de legal siyasete başlayacağım” dedi 1 sene önce. Şişli ilçeye girdi. Sevgiyle kabul ettiler. Son zamanlarda en mutlu olduğu şey orada vakit geçirmekti. SHP içinde bir geleceği vardı. Bundan rahatsız olanlar da oldu. Sarp karizmatik adamdır. Ezilmeden yanında durmak zordur. Başkaları Sarp’a demediklerini bırakmamıştı. Mafyadan tut bilmem neye kadar. 

Kimler mafya dedi?

Mafya dedikleri dönem biz beş aydır kiramızı veremiyorduk. Oyuncuyum, iş yapamıyorum. Evin arkasındaki duvardan atlayıp gidiyorum, ev sahibini görmeyeyim diye. “Keşke mafya olsaydın” demiştim bir gün, çocuğumun okul taksidini veremiyordum. Çok kötü günler geçirdik ekonomik olarak. İki yıl çok büyük sıkıntılar yaşadık. Mafya diyenler herhalde Sarp’la beraberdi ki o işlerde, bu kadar iyi biliyorlar.


14 Şubat’ta açık görüş yaptılar

Sevgililer Günü’ydü. Açık görüşte bir saat konuştuk. Hemen ellerini tuttum. Kuş gibi bekliyordu beni. Mahsundu. Yanımızda adamlar var. Ben de yüksek sesle konuşan bir kadınım. Protokol de bilmem. Yapım anarşist. Çocukluğumdan beri böyleyim. Yüksek sesle başladım, bir ara adamlara baktım, sonra küçüleyim dedim ama konuşamadık, öyle bakıştık. “Arkadaşların selamı var” dedim, ilk önce bunu söyledim... Sonra tekrar “Arkadaşların selamı var” dedim. Sonra yavaş yavaş açıldık. Sonra bitti zaten. Sarıldık. “Seni seviyorum. Seni burada asla yalnız bırakmayacağım” dedim. Kocaman adam öyle arkasını döndü. giderken arkasını dönüp bakmadı. Dışarı çıkınca çok kötü oldum. Normalde cam arkasından telefonla görüşüyoruz. Güçlü bir yapısı vardır Sarp’ın. Birlikte çıkacakmışız gibi bir duygu geldi ama “Görüş bitti” diye bağırdılar, tek başına uzadı gitti.


Cezaevinde elektrik parasını bile mahkum ödüyor

Benim erkek kardeşim 12 Eylül dönemi içerdeydi, o zamanlar daha rahattı her şey. Yemek götürüyordunuz. Sıradan bir arama yaparlardı. Şimdi üzerinde deri varsa giremiyorsun, normal palto olacak. Her şey ticaret olmuş. Televizyon satıyorlar, 37 ekran. 55 ekran yasak. Elektrik sayacı hücrenin önünde, imzalayıp alıyorsun, elektrik parası ödüyor mahkum. 50 lira gibi bir şeymiş. Ben de dalga geçtim “Atölyelerde takı mı yaparsın, ne yaparsın, kazan öde elektriğini” diye. 5 kitap izni var. Yiyecek götüremiyorsunuz. Tesbih vermiştim, taş diye almadılar, mika olacakmış. Çok feci bir yer. Yeşil, mavi, lacivert kıyafet olarak yasak. 2 pantolon, 3 gömlek, 2 kazak, 1 eşofman, 1 normal ayakkabı, spor ayakkabı, iç çamaşırı, çorap istediğin kadar. İçeride bir gardrop oluşturmana, kitaplık oluşturmana izin vermiyor.

F tipi rezalet bir şey

Ablası çarşambaları mutlaka ziyarete gidiyor. Yalnız kalıyor şu anda. Bir ay sonra ortak kullanım alanlarından falan yararlanacak. Bir ay yalnız tutuyorlarmış. Bu ne, hiç anlamadım. Bu korku ne? Bakacaklarmış. Diğerleri de siyasi suçlu. Herhalde o yüzden. O yalnızlaştırma politikasının ne olduğunu çok iyi biliyorum. F tipi üzerine çalışmalarım oldu. Şu anda en büyük derdim tek başına olması Sarp’ın. Bir psikolog, bir hukukçu, bir de biri kim bilmiyorum onlar karar veriyormuş ne zaman diğer gruplarla biraraya gelebileceğine. Küçük bir bahçesi varmış, oraya çıkıp içeri giriyor.

Sarp güçlü ve duygusal bir adamdır

Güçlü bir adamdır ama güç konusunda ben de ondan aşağı kalmam yani. Şiiri olan bir adamdır Sarp. Sinirli, öfkeli gözükür ama tanıdıktan sonra bayılır herkes. Yumuşak, esprili, kadife gibi neşeli, entelektüel bir adamdır. Duygusaldır. Mektuplar yazar. Bir sürü mektubu var elimde. Ben mektup yazamam, her hafta gideceğim. Telefon hakkı var. Konuşacağız. 94 yılında evlendik. Gençlik yıllarımdan tanıyordum. İsmi o dönem için farklıydı, yakışıklıydı. Bütün kızlar bayılırdı Sarp’a. Sarp’a da söylemiştim bunu, “Evlenip oğlum olursa adını Sarp koyacağım” derdim. Halil Ergün’ün seçim bürosunda tanıştık. Her şeyi sakladı benden. Evli olduğunu söylemedi, “Bekârım” demişti. Önceleri hayatının zor olduğunu farketmedim. Her şey sonra başladı.

Devlet özellikle intikam alıyor diye düşünüyorum

Eski solcu arkadaşlarına kırgın olduğunu okumuştum.

68’liler Derneği’nden Sarp’ı attılar. Bu onu çok üzdü. Ben de deliriyorum buna “Kim bu paçozlar ya, atarlarsa atsınlar” diyorum. Kim kalmış ki 68’li. Denizler yok, Kızıldere’de ötekiler ölmüş, beriki asılmış, bir Sarp var. Doğu Perinçek imza veriyor Sarp’ı atmak için, o nerede şimdi? Bu adamların hepsi Sarp’dan rahatsızdı. Hiçbirine güvenim yok. Sarp ilk Türkiye’ye geldiğinde her şey iyiydi. Sonra değişti. Sarp’la birlikte gözükmekten, konuşmaktan kaçındılar, bu ayıpmış gibi yalnız bıraktılar adamı. Benim arkadaşlarım solculardan çok daha etik davranmışlardır Sarp’a. 


Sarp Kuray bir röportajında “Kürt meselesiyle ilgili söylediğim şeylere dayandığını düşüyorum bu mahkumiyetin” demiş. 

Devlet özellikle intikam alıyor diye düşünüyorum. Genelkurmay’a çok fazla yükleniyordu. Askerlikten atılma Sarp biliyorsunuz. O umutlu, emin olun içeriden çok daha güçlü çıkacak. Bu ülkede hukuk var, adalet yok. Hükümeti suçlamıyorum Sarp’ın kararında.