İstanbul'un tarihi
sokaklarında şehirle özdeşleşmiş seyyar satıcıların hayat öykülerini, günlük
hayatımızda her gün karşılaştığımız emekçilerin bilinmeyen hikâyelerini anlatan
belgeselci, İlker Yiğen. Türkiye'nin en uzun soluklu ve en çok izlenen dizilerinden
biri olan "Arka Sokaklar" dizisinin meşhur Doktor Yavuz'u o.
Oyunculuk alanında başarıları bir yana, dikkat çeken belgeselleri "Suların
efendileri", "Seyyar Holding" ve "Avrupa'nın Türk
patronları" çalışmalarıyla bilinmeyen, ilginç, zorlu hayatları gün yüzüne
çıkartıyor.
Fırat Aşık
Dede mesleği olan
fotoğrafçılıkla başladığı belgeselcilikte her zaman kaybolmaya yüz tutmuşların
ve unutulmuşların peşinde olduğunu söyleyen Yiğen; "Bu topraklarda hangi
taşı oynatsanız, hangi elleri kırış kırış olmuş çiftçiye mikrofon uzatsanız bir
belgesel konusu ortaya çıkar" diyor.
Belgeselciliğe
çocukluk yıllarında gazeteci olan dedesinden kalan makinelerle başlayan İlker
Yiğen, ilginç hayat hikâyesini ve projelerini Cumhuriyet Haber Portalı'ndan
Fırat Aşık'a anlattı.
Başarılı
oyunculuğunuzun yanı sıra başarılı belgesellerinizle dikkat çekiyorsunuz. Belgeselle tanışma süreciniz nasıl oldu?
Çocukluğum tarih
kokan, sur içi diye bilinen bölgede bulunan Samatya - Yedikule semtlerinde
geçti. Şuan belgeselcilikle uğraşıyorsam bu semtlerin bana katkısı çoktur.
Çünkü sur diplerinde top oynar, kale önünde denize girer, 100 yıllık evlerde
otururduk. Çocukluğumda bu detayları belgelemek ve geleceğe taşımak isterdim. O
yüzden hep bir kameram olsun istedim. O zamanlar kamera sahibi olmak zordu.
Gazeteci dedemden kalan makinalarla yetinmek zorunda kaldım. Ama kamera içimde
ukde olarak kalmıştı.
Çocukluk
yıllarımda dede mesleği olan fotoğrafçılıkla uğraştım. Bir gün okul gazetesi
için fotoğraf çekmeye gittiğim konserde yer alan basın mensupları ile tanıştım.
Betacam kameralar başımı döndürmüştü. Ardından kamera arkasında çalışma fırsatı
buldum. Birkaç yıl kameraman abilerimin malzeme çantasını taşıdıktan sonra
kamerayı omuza alma
vaktinin geldiğini düşündüm.
Birkaç televizyon
programında çalıştıktan sonra özel bir kanalda ‘’Çevre ve İnsan ‘’ adlı 13
bölümlük bir belgesel dizisi çektim. Çocuk yaşlarda kamera bilgisine aşina
olduğum için kendi projelerimi veya yönetmenlik yaptığım projeleri kendim
çekmeye başladım. Çünkü işin detaylarına vizörden baktığımda daha çok keyif
alıyorum.
Türkiye’de
belgesel izleme oranları ve belgesel bütçeleri çok düşük bu konuda ne gibi
zorluklar ile karşılaşıyorsunuz?
Belgesel,
görüntülü ve sesli bir kitap gibidir. Öğreticidir. Düşündürücüdür. Kitap okuma
oranı düşük olan ülkelerde sosyal ve kültürel alanda kurtarıcıdır.
Belgeselcilerin ve
belgesel dünyasının en büyük sıkıntısı düşük bütçelerdir. Örneğin Marmaray
Kazısında ortaya çıkan tarihi kalıntıları belgesel yapan firma yabancı bir
firmadır. Yine tünelin yapım aşamasını belgesel yapanlar dünyaca tanınmış bir
belgesel kanalıdır. Biz kendi varlıklarımızın belgeselini yapabilecek güce
sahip olamıyoruz ne yazık ki.
Türkiye belgeselci
için eşsiz bir ülke. Belgesel malzemesi konusunda sıkıntı çekmiyorsunuzdur?
Türkiye haritasını
elime aldığımda sanki hiç bitmeyecek bir belgesel senaryosunu elime almış gibi
olurum hep. Bu topraklarda hangi taşı oynatsanız, hangi vadiye objektif
çevirseniz ya da elleri kırış kırış olmuş bir çiftçiye mikrofon uzatsanız,
yüzyıllarca sürecek bir belgesel malzemesi çıkar ortaya.
“Anadolu belgeselci için altın değerindedir”
‘’Kayıp Şarkılar’’ belgeseli için Haftalarca
Anadolu’nun en ücra köşelerine giderek kaybolmaya yüz tutmuş şarkıları
aradık. Anadolu bir belgeselci için
altın değerindedir. Her yerinde farklı bir hikâye, farklı bir efsane gizli.
Zaten çok geçmeden bizde kendimizi bu hikâyelere ve efsanelere kaptırarak bir
yıl sonra "Silinmeyen İzler" ’adlı bir belgeseli çektik.
Büyük ses getiren
belgesellerden biri olan “Faili Meçhul” belgeseli ekibinde çalıştığınız
süreçte neler yaşadınız?
"Faili
Meçhul’’ belgesel dizisi ülkemiz aydın insanlarının katledildiği bir dönemi
anlatıyordu. Bu projenin montajına her
girdiğimde gözüm dolar, içimi bir umutsuzluk kaplardı hep. Özellikle hayranı
olduğum Uğur Mumcu’nun suikast dosyasını işlerken çok ağladım. Belgeselde,
Cumhuriyet gazetesinde Uğur Mumcu’ya ait köşe yazılarını toplama görevi bana
düşmüştü. Birçok yazısını tarih sırasıyla okudum. Ama 25 Ocak 1993 tarihli
Cumhuriyet gazetesini elime aldığımda babamı kaybetmiş gibi üzüldüm arşiv
odasında.
Belgesellerinize
ulaşmak isteyen izleyiciler nerede ve nasıl ulaşabilirler?
Şu an ise 3 farklı
belgesel projesinin çekimlerini gerçekleştiriyorum. Bu projelerden biri, TRT
BELGESEL ekranlarında önümüzde ki günlerde yayına girecek olan ülkemiz de ki
seyyar satıcıların hikâyesini anlatan ‘’Seyyar Holding’’. İlk bölümünde
Cihangir pilavcısı, Balat pilavcısı gibi meşhur seyyarların hikâyesini konu
edindik. Yine bana ait olan ‘’Suların Efendileri’’ adlı belgesel projesinde su
üzerinden geçimini sağlayan insanların meslek ve hayat hikâyeleri yer alıyor.
Şu an ağırlıklı olarak üzerinde çalıştığımız bir diğer proje ise, 70’li
yıllarda bir bavulla Avrupa’ya işçi olarak giden ve attığı doğru adımlarla
başarıyı yakalayıp holding sahipliğine yükselen Türklerin hikâyesini anlatan
,’’Avrupa’nın Türk Patronları’’. Bu proje ise önümüzde ki günlerde TRT Türk
ekranlarında yayına girecektir.