KENDİNİ MAĞDUR
HİSSETMEK TEHLİKELİ
Bir iktidara
başkaldırmak için önce ona öfkelenmek gerekir. Yazdıklarımla “kabullenme”yi
önermiyorum; aksine yüzleşmenin üzerine giderek bir öfke, bir itiraz yaratmayı
hayal ediyorum.
Çoğumuz 2003
yılında, Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan ilk kitabı “Beş Sevim Apartmanı – Rüya
Tabirli Cinperi Yalanları” sayesinde tanıdık onu. Sıradan insanların sıradan
hikâyelerini büyülü bir masal gibi anlatışına hayran kaldık. Üstüne üstlük,
olmayacak şeylere inandırdı bizi. Ardından “Kırmızı Zaman” ve diğerleri geldi.
Daha da sevdik kocaman gözlü kadını. Konu “8 Mart” olunca da söyleşmeye karar
verdik onunla. Cinsiyetçilikten girdik, iktidara gelip dayandık. İyisi mi, ben
susayım, siz söyleşimizi okuyun.
İster eğitimde
eşitsizlikten diyelim, ister toplumun cinsiyetçi yapısından; edebiyatın bir
erkek alanı olduğu su götürmez bir gerçek. Erkek egemen edebiyat ilk bakışta
kadın yazarlar için elverişsiz bir ortam gibi görünüyor. Ancak bu durumun
kadınlara sağladığı kazanımlar da var muhakkak: Edebiyatta yepyeni bir kadın
dili yaratma olanağı gibi. Göz alabildiğine uzanan bir alanda erkek dili hâkim,
sürekli kendini yineleyen, yenilenemeyen. Sizce, kadınlar erkek etkisinden
kurtulup yepyeni bir düşün dünyası yaratabilir mi?
Yazma ve yaratma
alanında “erkek egemenliği” diye dile getirdiğiniz şeyi ben tek başına
“iktidar” olarak tanımlamayı tercih ederim. Ve edebiyatın tabiatı gereği
“iktidar” karşıtı olması gerektiğini düşünürüm. Sanatçı zaten her açıdan kendi
alternatif dilini yaratmakla yükümlüdür ve benim için herhangi bir cinsiyeti
yoktur. Ama içerik olarak her türlü sorunu kendine dert edinebileceği gibi
kadınlarla ilgili sorunları da hedefine koyabilir. Açıkçası cinsel ayrımcılıkla
ilgili bir meselede adaletsiz tarafı “erkek” olarak tanımladığımız zaman,
karşısına “kadın”ı koymaktan yana değilim. Cinsiyet sadece cinsellikle ilgili
konularda, üremede, sevişmede bir tanım, bir işaret olarak anlam taşır. Yoksa
toplumsal roller ya da sorunlar içinde cinsiyeti belirleyici olarak almak bizi
meseleyi çözmekten uzaklaştır. Yani kadınların “erkek etkisinden kurtulup
yepyeni bir düşün dünyası kurması” diye bir hedef benim için bir anlam
taşımıyor. Ancak topyekün, kadını, erkeği, eşcinseli, aseksüeli farketmez,
edebiyatçının mevcut iktidarlara kafa tutması gerekir. Edebiyat yılandillidir.
Hiçbir koşulda evcilleşmemelidir.
Kadınların
edebiyat alanında yaratıcı ve üretken olmaları için neler yapılabilir?
“Kendilerine ait bir oda” yeterli mi?
Mağduriyet üzerine
yazmak önemli, ama “kendini mağdur hissetmek” tehlikeli. Herkesin içinde yolunu
sadece kendisinin bildiği bir “oda” zaten var ve o oda kimse tarafından ona
lütfedilmemiş. Yazarın, cinsiyeti ne olursa olsun alternatif de olsa politik
söylemlerin hamasetine kapılmadan içindeki o “gerçekten” kendine ait odaya
varan yolu bulması yaratıcılık için yeterli sanırım.
Romanlarınızda
“iktidar”a karşı çıkıyorsunuz, ancak her satırda hissedilen bir çaresizlik de
yok değil. Bu bir yanılsama mı, yoksa gelecekten çok şey beklememeli miyiz?
Sezdiğiniz o
“çaresizlik” bir sonuç değil sadece mevcut durumun vehameti. Ben iktidara karşı
çıkmak için öncelikle iktidarın gözünden nasıl göründüğümüzü fark etmemiz
gerektiğini düşünüyorum. Mevcut ideolojinin marifeti, insanı şuursuzlaştırmak.
Bağımlı birey akılcı düşünemez. Medya yoluyla en ince damarlarımıza kadar
şırınga edilen tüketim bağımlılığı bizim tüm ama tüm tercihlerimizi belirlerken
bir “umut”tan bahsetmek komik oluyor. O yüzden, bir an önce şuurumuzu yeniden
kazanmalı ve ne halde olduğumuzu tüm çıplaklığıyla görmeliyiz ki isyan
edebilelim. Bir iktidara başkaldırmak için önce ona öfkelenmek gerekir.
Yazdıklarımla “kabullenme”yi önermiyorum; aksine yüzleşmenin üzerine giderek
bir öfke, bir itiraz yaratmayı hayal ediyorum. “Gelecekten çok şey beklememeli
miyiz,” dediniz ya, inadına, gelecekten “çok” şey beklemeliyiz.
Yarattığınız
karakterler arasında en çok ilgi çeken Madam Arthur Bey olmalı. Madam Arthur
Bey, sizin deyiminizle bir “kadınadam”. Bizde çağrıştırdıklarının dışında bir
anlamı olmalı, nedir bu kadınadam?
Madam Arthur Bey
bir iktidar tarifi. Çift cinsiyeti ve ölçüsüz kötücüllüğüyle tekinsiz olan
iktidarı; onun gücü algılayışını ve kullanışını simgeliyor.
Son olarak, genç
yazarlara -özellikle genç kadınlara ve yazmak isteyip de bundan kaçınanlara-
bir tavsiyeniz var mı?
Bana göre,
yaratıcılığa giden yol tavsiyelerden ziyade, bağımsızlıktan ve özgünlükten
geçiyor. Herkes kendisinin tanrısıdır. Dediğim gibi size bir oda bahşedilmesini
beklemeyin. O oda her koşulda var zaten. Siz o odanın yolunu bulun yeter.
Marifet bahane tanımaz.