Yoğurtçu Parkı forumu dış ilişkiler komisyonu temsilcisi Zeki Özkorkmaz konuştu...
Zeynep Kuray / ANF
Gezi Parkı olaylarından sonra İstanbul’un dört bir
yanında toplanmaya başlayan forumlar da önemli bir direniş odağı haline
geldi. Forumlar, kurulan atölyeleri, oluşturulan komisyonlarıyla tüm
halkları, her kesimden insanları bünyesine katan katılımcı demokrasi
laboratuvarları haline geldi. Bu forumların içinde bir mesaj merkezine
dönüşen en önemlilerinden biri de Kadıköy Yoğurtçu parkında her gün saat
20’de toplanıyor. Yoğurtçu Parkı forumu dış ilişkiler komisyonu
temsilcisi Zeki Özkorkmaz ile Gezi parkı sürecini ve forum deneyini
konuştuk. Forumlarda halkın devrimcilerin sol sekter hastalıklarını yok
ettiğini söyleyen Özkorkmaz, aynı halkın ulusalcıların forumlara hakim
olma girişimlerine de izin vermediğini belirtti. Yoğurtçu Parkında
önemli bir katılımcı demokrasi deneyi yaşandığının altını çizen
Özkorkmaz, Gezi Parkı süreci ne denli önemliyse, Lice’de askerlerce
katledilen Medeni Yıldırım için Kadıköy’de 35 bin kişinin yürümesinin de
aynı önemde bir dönüm noktası olduğunu vurguladı. Özkorkmaz, BDP’nin
kendi tecrübeleriyle birlikte forumlara katılmasının önemli bir ihtiyaç
olduğunu, bunun eksikliğinin hissedildiğini ekledi.
Yoğurtçu parkındaki forumlar nasıl işliyor?
Anadolu yakasında toplam 44 forum var. Sarıgazi’de
yaklaşık 12 kurum, muhtar ve cem evleri birlikte hareket ederek çok
güzel bir örgütlenmeye doğru yol aldılar ve 40 bin kişiyi harekete
geçirecek bir güce ulaştılar. Ancak şu anda mesaj merkezine dönüşen
forum esas anlamıyla Yoğurtçu parkı oldu. Gündüzleri burada atölye
çalışmaları var. 75 tane değişik branşlarda atölyelerimiz var. Mesela
çocuklar için de çalışmalar da var. Çocuklara burada arkadaşlar satranç öğretiyor ve değişik etkinlikler yaptırıyor. Ayrıca burada 8 komisyon oluşturduk. Aralarında sağlık,
eylem, hukuk, yürütme, dış ilişkiler komisyonları var. Bu komisyonların
hepsi kendi içerisinde doğrudan demokrasiyi işleterek örgütlenmiş durumda ve herkesin katılımına açık. Benim temsilci olduğum diş ilişikler de bu komisyonlardan bir tanesi. Biz diğer mahalleler ve semtler de ki forum alanlarındaki koordinasyonu sağlıyoruz, bir araya gelerek ortak eğilimi bulmaya çalışıyoruz. Aynı zamanda basın, uluslararası ilişkiler konularıyla da ilgileniyoruz.
‘DİRENİŞ HALKLAR ARASINDA EMPATİYİ GÜÇLENDİRDİ’
Forumların direnişe nasıl bir katkısı oldu?
Aslında hepimiz bu işleyişe yabancıydık. Forumlarla
beraber burada yaşanan tüm gelişmeleri biz hep beraber son 40 günde
öğrendik. Forumlara kendi sol sekter hastalıklarımızla geldik. Fakat
buradaki halk bu hastalıkları da yok etmeyi öğretmeye başladı. Birlikte
hareket edebilmenin zeminlerini biz forum alanlarında öğrendik. Halk
Yoğurtçu parkındaki örgütlülüğün içine girerek yıllardır var olan kurum
ve kuruluşları aslında kendi içine dahil etti. Yıllarca bu uğurda
devrimcilerin kafa, gözü kırıldı kimsenin sesi çıkmadı. Şimdi artık
farklı pozisyona geldi bu durum. Benim kişisel düşünceme göre yaşananlar
bir nevi bir burjuva ayaklanmasıdır ve bunun için insanlar farklı
reaksiyonlar göstermeye başladı. Özellikle ekonomik seviyesi biraz
yukarda olan semtlerin, şimdiye kadar daha ulusalcı olarak görünen
semtlerin biraz şekli değişmeye başladı.
-Nasıl bir değişiklik bu ?
Bu forumlar sayesinde biz Kadıköy’de 35 bin insanı Lice’de öldürülen Medeni Yıldırım isimli
genç için yürütebildik. Kadıköy’de bu kadar insanı yürütebilmemiz
aslında tarihi bir süreçtir. Nasıl Ki Gezi parkı bir dönüm noktasıysa
Kadıköy sokaklarında Lice katliamına karşı yapılan yürüyüş de tarihidir.
İnsanlar ölen genç için Türk bayraklarıyla birlik olup protestosunu
yaptı. Burayı sadece Kadıköy’deki forum alanı olarak düşünmeyin,
Kadıköy’deki tüm forum alanları aslında Yoğurtçu parkındaki
hareketlenmeye göre şekil alıyor. Bunun içerisinde çeşitli yapı, kurum,
kuruluşlar, dünya görüşünde olan insanlar var. Şu anda devam eden bir
barış süreci var, gerçekleşen Lice yürüyüşüyle bir anlamda halklar da
barıştı. Yaşanan bu direniş empatiyi güçlendirdi. İnsanlar artık
Diyarbakır’da niye taş atıldığının da farkına vardı ya da burada Taksim
meydanına çıkıldığı zaman insanların “ terörist, marjinal” diye
adlandırıldığını görünce devlete göre hakkını arayan herkesin terörist
damgası yediğini de anlamış oldu halk.
‘ZITLARI BİR ARAYA GETİRMENİN ÇABASINDAYIZ’
Forumlarda birçok konu tartışılıyor. Bunların siyasi pratiğe yansıması nasıl olacak?
Sıcak gelişmeler her an olduğu için insanlar her an
eylemsellik içinde. Artık bu öyle bir hal aldı ki, forumlar olmadığı
gün dahi insanlar kendiliğinden tepki göstermeye, alana akın etmeye
başlıyor. Ben ömrümde yaşamadığım kadar yürüyüş ve eyleme tanık oldum bu
dönemde. İnsanlar işini gücünü erteliyor, günde iki, üç saat uyuyor.
Bizim bugüne kadar bilmediğimiz ya dikkate almadığımız facebook veya
twitter üzerinden örgütlenen bir sosyal medya ağı var, herhangi bir
duyum alınca birden alanlara akın ediyorlar, bu da örgütlülüğü
pekiştiriyor. Biz bir nevi Arjantin modelini geliştirmek istiyoruz
burada. Arjantin modeli 200 kadar sivil toplum kuruluşu , siyasi parti ve sosyalist örgütlerin bir araya gelip ortak bir platform oluşturduğu ve alternatif olmaya çalıştığı bir model. Bu platform her hangi bir haksızlığa
karşı hemen hareket edip binlerce insanı anında sokağa dökebiliyor.
Forumlardan bunun çıkması gerektiğini düşünüyoruz.
Ulusalcıların alana hakimiyet kurmak istediği söylentileri var. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Ben birkaç gün evvel Doğu Perinçek’in Aydınlık
dergisinde Gezi parkı direnişi ve Yoğurtçu parkındaki forumlar hakkında
yazdığı yazıyı okudum. Böyle bir sevdaları, bir arzuları var. Bunu daha
da ilerletip parklarda kürsü işgal etme noktasına kadar bir çabaları
oldu. Önce bayrakları yakıyorlar diye bir söylem yaydılar, sonra gelip
kürsüyü işgal etmeye çalıştılar. Hatta Yoğurtçu parkındaki forumları
aşağılayan yazılar da yazdılar. Ancak buradaki insanlar onlara izin
vermedi. Çünkü biz burada doğrudan demokrasiyi işletmeye çalışıyoruz,
katılımcı demokrasiyi inşa etmeye çalışıyoruz. Bunu halk istiyor.
Forumlarda da insanların 2 dakika konuşma süreleri var. Bunları da
belirleyen orada oturan insanların kendileri. Herhangi bir insan çıkıp
bir laf söylediğinde, ona tahammül edilmesi gereken bir süreç yaşıyoruz.
Biz burada sözlü olarak insanlara sataşmıyoruz, farklı bir fikrin varsa
sen çıkıp mikrofonu alıyorsun ve konuşmanı yapıyorsun. Zıtları bir
araya getirmenin çabasındayız zaten. Ama bu arkadaşlarda özellikle böyle
bir tahammülsüzlük söz konusu. Ben onları da ötelemiyorum, öyle bir
duruş içerisinde hareket etmek istemem. Şu anda burada artık yoklar
çekildiler. Kadıköy halkı onlara bu cevabı verdi.
‘DEVRİMCİLER HALK İLE DOĞRU TEMELDE BİRLEŞMELİ’
Devrimcilerin bu tür gelişmelerin önüne geçecek yeterli performansı gösterdiğini düşünüyor musunuz ?
Ben devrimcilerin toplumun en ilerici unsuru olması
gerektiğini düşünüyorum. Ancak şu anda kitle o kadar ileri ki Gezi
sürecinde, 31 Mayıs’ta buna herkes tanık oldu. Korkusuz hareket
ediyorlar. Kaygıları yok. Bütün istekleri özgürlük alanlarına müdahale
edilmemesi. Bu kaygıyla hareket ettiği için insanlar daha cesurlar. Şu
anda devrimciler de halk da birbirlerinden bir şeyler öğrenmeye,
kaynaşmaya çalışıyorlar. Devrimcilerin burada yapması gereken tutum şu,
tekrar düşünmeleri gerekiyor, birlikte hareket etmenin ön koşullarını
tespit edip parazitlere izin vermeyip halk ile doğru temelde
birleşmeleri gerekiyor. Çünkü devrimciler örgütlü olarak bu halkın
önemli bir parçası. Ama örgütsüz halkın bu sürece doğru temellerde
kanalize olması için devrimcilerin artık grupçu anlayışlarını
değiştirerek, bir arada hareket edebilecek olgunluğu taşımaları
gerekiyor. Çok eksiklikler var. Acilen bir araya gelmenin zeminini
yaratmak gerekiyor.
‘BDP FORUMLARA MUTLAKA KATILMALI ‘
-Bunu başarmanın yolu nereden geçer. Eksiklikler neler?
Bana göre forumların başlangıcından beri BDP’nin
gücünün eksik olduğunu düşünüyorum. Bu süreçte insanların içinde daha
fazla hareket etmeleri gerektiğini düşünüyorum. Evet, Gezi parkı
sürecinde ön saflarda merdivenlerin hemen önünde vardı 200-300
arkadaşımız her zaman olduğu gibi, ancak bu süreçte daha büyük bir
katılım göstermeleri gerekiyor. Onların eksikliği hissediliyor. Bu
sürecin başlamasını sağlayanlar içinde çok saygı duyduğum Sırrı Süreyya
Önder ve Ertuğrul Kürkçü de yer alıyor ve onlara çok değer veriyoruz;
ama sokakta yalnız kalmamalı insanlar. Halklar daha çok kaynaşabilmeli.
Barış ancak halkların birbirleriyle empatiyi doğru yerde kurmalarıyla
gelişir. Ben Diren Gezi diye bir kitap yayınladım ve orada da beni çok
etkileyen fotoğraf BDP’li bir gencin, Türk bayraklı bir genci polis
müdahalesinden kurtarma anıydı. Bu manzarayı gördükten sonra kafamda o
kadar çok şey yıkıldı ki. Bu ülkede yıllardır yaratılan suni bir savaş
var. Ama halklar birbirinden uzak değil.
-Buradan BDP’ye çağrınız ne olacak?
Forumlara mutlaka katılsınlar, forumlara
tecrübelerini katsınlar. BDP Eşbaşkanı Selahattin Dermirtaş’ın gezi
parkı sürecinde iki farklı açıklaması oldu. Birincisi Kürt halkı nerede
hareket etmesi gerektiğini bilir açıklamasıydı. Ben Ulusalcıların
bayraklarının ön plana çıktığı günlerde orada hareket etmez diye
algılamıştım. İkinci açıklamasında çok güzel bir şey söyledi. Ağaçlar
sadece sanatçılar yaratmıyormuş, devrimciler de yaratıyormuş dedi. Bu
lafın arkasından ve özellikle Kadıköy’deki Lice
yürüyüşünden sonra, ben çok daha fazlasını bekliyorum. Birlikte hareket
edebilmenin zeminlerini yaratmamız gerekiyor. Yoğurtçu ve tüm diğer forum
alanlarında olmalılar. Kürt ve Türk halkı beraber hareket ettiği
taktirde hepimiz haklarımıza daha çabuk ulaşacağız. Şu anda mahalleler
arasında bir komite oluşturmaya çalışıyoruz, bu komite içerisinde hep
beraber hareket etmeliyiz.