Sibel Oral'ın Taraf gazetesindeki "Edebiyat söyleşileri" köşesinin bu haftaki konuğu Behçet Çelik oldu.
Behçet Çelik'ten bu kez roman ya da öykü kitabı değil, deneme kitabı geldi; Ateşe Atılmış Bir Çiçek...
Yazarlar, Kitaplar ve Okuma Notları alt başlığını taşıyan kitapta
Çelik'in dergiler, toplantılar, sempozyumlar için yazdığı Nâzım Hikmet,
Tomris Uyar, Osman Cemal Kaygılı, Selçuk Baran, Kenan Hulusi, Selim
İleri, Hulki Aktunç gibi yazarlarla ilgili yazılar var. Kitabın "Sunuş"
ve sonundaki "Eleştiri ve Metnin Ruhu" yazıları hem Behçet Çelik'in
meramını daha iyi anlamamızı hem de "piyasa ruhu"ndan uzaklaşıp nefes
almanın imkânsız olmadığını gösteriyor.
Çelik "Bildiğim bir şeyleri başkalarına anlatmak, göstermek için
değil, yazarken öğrenmek, keşfetmek için geçtim kâğıdın ya da bilgisayar
ekranının başına" diyor. Kitaplar ve yazarlar üzerine yazılmış
"tanıtım" yazılarıyla arızası olan benim gibi okurlar için,
abartmıyorum; çok sade, kendini bilen, hakkında söz söyleme cüretinin
ardında çok haklı nedenleri olan bir kitap Ateşe Atılmış Çiçek. Okumak
sadece okumak, okuduğu hakkında yazmak ise yazıp altına büyük harflerle
imza atmak değil çünkü. Hem okurken ayrı, okuduğunu yazarken ayrı bir
keşfe çıkmak ve bu sırada da metnin ruhuna inebilmektir aslolan.
Öğrenmek, görmek, durup düşünmek, düşünürken şüphelere kapılmak ve o
şüphelerin peşinden sürüklenip yazarın kitabın ruhuna dalabilmektir.
Salman Rushdie "Edebiyat, insan toplumundaki ve insan ruhundaki en
yüksek ve en alçak noktaları keşfe çıktığım yerdir. Mutlak gerçeği
değil, öykünün, düş gücünün ve yüreğin gerçeğini bulmayı umduğum
yerdir"der. Çelik'in "okur"luğunda ve "yazar"lığında bu keşfe çıktığını
görüyoruz; elimizdeki kitap da bunun somut örneği.
» Ateşe Atılmış Bir Çiçek'i okumaya başladığımda kitaplığa
gidip anlattığın yazarların kitaplarını kucağıma doldurup kendimi bir
odaya kapatmak istedim. Amacına ulaştın sayılır mı?
Bu kitabı hazırlarken, evet, bir amacım da güncel tartışma ve
kitapların dışında da edebiyatla ilgili üzerinde konuşabileceğimiz,
düşünüp tartışabileceğimiz şeyler olduğunu hatırlatmaktı. Bir kişide
bile böylesi bir etki olmuşsa ne güzel. Ama edebiyatın gücü de tek tek
insanları etkilemesinde değil midir zaten?
» Ve itiraf ediyorum kitaplığımda Kenan Hulusi, Osman Cemal
Kaygılı yoktu... Bu benim eksikliğim evet ama böyle unutulan çok yazar
var...
Bugün adları anılmayan ya da çok az anılan yazarların eserlerini
okumak, üzerlerinde düşünmek bana çok şey kattı. Sait Faik'i çok sever
ve beğeniriz; ama o da Osman Cemal'in kitaplarını pek beğenir ve
eleştirenlere karşı savunur. Edebiyatın dümdüz ve kesintisiz değilse de
bir çizgisi, zaman zaman kırılan, sıçramalarla devam eden bir
sürekliliği var; Osman Cemal'i okumak, Sait Faik'i anlamak için de
gerekli. Bir okur olarak sevdiğim bir yazarın beğendiği yazarlar,
kitaplar hep ilgimi çekmiştir. Hani sorarız ya, "Yahu, bunu nasıl da
yazmış" diye; işte böyle, o da başkalarını okuduktan sonra bizim o
muhteşem bulduğumuz eserleri kaleme almış. Sözünü ettiğim sürekliliği
görme çabası biraz da bu soruya cevap aramak.
» Ben seni kitaplarından önce Virgül'le tanımıştım. Birkaç
yıl önce kapandığında da içim burkulmuştu. Duygusal bir bağı vardı
Virgül'ün okurlarla sanki. Ben özlüyorum Virgül'ü...
Ben de özlüyorum. Kapanalı kaç yıl oldu, Virgül 'le bir parça ilişkim
olduğunu bilenler, "Yeniden çıkacak mı" diye soruyorlar. Daha geçen
hafta, kitap fuarında sordular mesela. Edebiyattan hayli uzaklaştığım
bir dönemdeVirgül beni okur ve yazar olarak yeniden kitapların,
edebiyatın dünyasına çekmişti. Duruşuyla, içeriğiyle kitap ve edebiyat
severlerin kayıtsız kalamayacağı bir kitap ve eleştiri dergisiydi.
İdealize etmek istemem, ama bugün onun yerini dolduran bir derginin
olmaması bence edebiyat ve yayın dünyasındaki bir değişime de işaret
ediyor.
» Öykücülüğünü düşündüğümde Vüs'at O. Bener geliyor aklıma.
Öykücülüğünüz benzediğinden değil ama... Okur ve yazar olarak
beslendiğin damarlarından biri gibi...
Vüs'at O. Bener'in öykülerini okuduğumda çok etkilenmiştim, haklısın.
Diyebilirim ki o dönemde okuduğum birkaç öykücüyle birlikte benim öykü
algımı değiştirmiştir. Sadece anlattıklarıyla, insana, hayata nasıl
baktığıyla değil, aynı zamanda yazma biçimiyle, o kısacık, içinde her
şeyin anlatılmadığı kurgu ve öykü yapısıyla da...
» Sunuş yazında "Bu gibi yazılar yazmamın esas nedeni
öğrenmek oldu" diyorsun. Ben de bir kitabı okurken başka bir okur, o
kitap yahut yazarla ilgili bir yazı hazırlarken ise başka bir "okur"
oluyorum. Tanımlayamıyorum da, tuhaf bir durum. Mesela bu durumu nasıl
soracağımı da bilmiyorum...
Bir yazar ya da kitap hakkında yazı yazmaya kalkışınca sahiden de
"gizemli" bir şeyler oluyor. Ben de tam olarak bilemiyorum. Okurken
kurmadığım bazı bağlantılar yazdıkça kuruluyor. Sanırım bu yoğunlaşmakla
ilgili. O yazarın dünyasına ucundan da olsa girmekle, onu yazmaya iten
dertleri arayıp bulmakla, belki sezmekle... Sadece o yazar ya da kitap
hakkında değil; edebiyatla ve hayatla ilgili de yepyeni şeyler
açılabiliyor insanın zihninde. Bir arkadaşım, sürekli böyle yazılar
yazmamı eleştirmiş, "Kendi yazılarını yazsana, bir dolu şeyi bu gibi
yazılarda harcıyorsun," demişti bir keresinde. Evet, ama bunlar da benim
yazılarım sonuçta.
» Peki, öykü ve romanlar yazmak için oturan Behçet Çelik'le
okuduğu kitap için inceleme yazısı yazan Behçet Çelik arasında nasıl
farklar var? Her iki durumun da farklı kaygıları var mı?
Elbette var. Hakkında yazı yazdığım yazar ya da kitabı doğru anlamak
ve ifade etmek gerekiyor. Sonuçta önümdeki metinler benim yazacaklarımın
sınırını belirliyor. Öykü ve romanda böyle bir sınır yok. Oradaki sınır
o metin yazıldıkça ortaya çıkıyor. Ama büsbütün benzersiz de değil bu
iki uğraş. Ne yazacağımı tam olarak bilmeden başlamak, esin ya da sezgi
mi demeli, bilmiyorum, ama yazdıkça önümde bir şeylerin açılacağına
güven duymak konusunda benzeşen bir yan var.
» Günümüz edebiyat ortamının birtakım kaygılarından sıkıldığın oluyor mu?
Sıkılıyorum ama neyse ki uzun sürmüyor. Edebiyat dünyasındaki
sıkıcılıklar, edebiyatın dünyasının ne denli eşsiz, büyük ve sınırsız
olduğunu fark edip hatırlayınca önemsizleşiyor. Bu biraz da edebiyatı
dünyamızda nereye koyduğumuzla ilgili galiba.
» Kitap "tanıtım" yazısı yazmakla "inceleme ve eleştiri" yazısını birbirine karıştırmamayı öğrenecek miyiz sence?
Biz öğrenmesek de bunların farkını bilenler var. Üç beş kitap tanıtım
yazısı yazıp, bir iki söyleşi yaptıktan sonra kendilerinden eleştirmen
diye söz edenlere gülüp geçiyorlar.
» Tabii günümüzde edebiyat eleştirisi var mı sorusunu sormadan edemeyeceğim...
Elbette var. Eleştirinin edebi bir tür olduğuna inananlardanım.
Okurken edebî bir tat aldığımız, edebiyat algımızın genişlediğini
hissettiğimiz yazarlar var çok şükür. Eleştiri sadece teknik olarak bir
metnin çözümlenmesi, ayrıştırılması değil; aksine o metnin başka
metinlerle, hayatla, insanla, dünyayla ve bunların dil düzlemindeki
ifadeleriyle bütünleşip birleştiği, çatışıp ayrıldığı ya da birbirlerini
etkilediği noktaları da araştırmalı diye düşünüyorum. Ya da böyle
eleştiri metinleri beni daha çok cezbediyor, diyeyim.
» Buradan yola çıkarak merak ettiğim bir şey daha var; peki ya okur? Okur edebiyat eleştirisiyle ilgileniyor mu acaba?
Giderek daha çok ilgilendiğini düşünüyorum. Günümüzün edebiyat okuru
zor beğeniyor ve çok donanımlı. Sosyal medyada kimi okur topluluklarına,
inisiyatiflerine üyeyim; oralarda düzenli olarak okudukları kitaplarla
ilgili yorum yapanlar sadece kendi okumalarıyla yetinmiyor, o kitapla
ilgili yazılıp çizilenleri de merakla takip ediyor, bunları
tartışıyorlar. Kitap ve edebiyat bloglarında da günümüz okurunun
eleştiriyle hayli haşır neşir olduğunu gözlemek mümkün.
Behçet Çelik'e iki kelime verdik: Türkiye ve Adalet
» Türkiye ve adalet. Bu iki kelimenin yan yana gelmesi sana ne ifade ediyor?
Adalet Türkiye'de her zaman imtiyazlıların, seçkinlerin kılıcını
çalmıştır. İmtiyazlıların kim olduğu değişse de, bu yapısallaşmış tutum
değişmiyor. Bu nedenle saf bir adaletten söz etmek doğru değil. Adalet
eşitlikle birlikte anlam kazanabilir; ancak herkesin eşit ve özgür
olduğu kabul edilip benimsendiğinde Adalet ve Türkiye kelimelerini daha
güzel cümlelerde birlikte kullanabiliriz.