1 milyar dolar, akıl almaz gözüküyor değil mi? İki
kadın oturmuş sohbet ederken, ne kadar eder acaba, karşılığı nedir diye
merak ettik… Matematiksel bir hesap yapmaya kalkıştık önce;
1.000.000.000 dolar, neye karşılık geliyordu? Bugünün kuruyla
2.400.000.000 TL. Yine anlayamadık. Çözmeye, anlamlandırmaya çalıştık.
Biz kendimize dönelim, dedik, en iyisi. Asgari ücret üzerinden bir
hesap yapalım, bu 1 milyar dolar kaç asgari ücret eder, kaç işçinin, kaç
memurun, kaç kadının, kaç insanın yaşamı var orada? Kaç kadının yaşamı
demişken aklımıza Zülfü geldi. B.Ç geldi… Sığınma evi yapılmadığı için
şiddete ve öldürülmeye mahkum edilen kadınlar, yollar aydınlatılmadığı
için tacize- tecavüze uğrayan kadınlar geldi aklımıza ilk olarak…
Demek evlerinde sadece 1 milyar doları değil, kadın katillerini,
tacizcilerini ve tecavüzcülerini, kadın düşmanlığını da saklıyorlardı. 1
milyar dolardaki her sıfır bizim yaşamımızdan çalınıyordu. Çalınan şey
sadece para değil, yaşamdı.
Yaşam demişken hesaplama çabamıza geri dönelim. 1 milyar dolar kaç
asgari ücret eder demiştik? Biz para hesabından onlar kadar iyi
anlamıyoruz ama yaptığımız hesap sonucunda “Nasıl olur yani?” dediğimiz
bir sonuçla karşılaştık. Asgari ücret alan biri 2.666.666 ay yani;
222.222 yıl çalışarak kazanabiliyor bu parayı, tabi ömrü yeterse… Kaç
yılda biriktirebiliyor diye de merak ettik ama hesaplamadık, onun
hesabını yapamazdık çünkü.
Biriktirmek demişken, aklımıza asgari ücretle çalışmayan, yaşamını
gündelik kazançlarla geçindirmeye çalışan işçiler, Mersin’deki hal
işçisi kadınlar geldi… Kadınlar çok zor koşullar altında günde 10 saat
çalışarak 50 TL alan ve Ekim 2013’te maaşlarına sadece 10 TL’lik zam
için direnen kadınlar… 3 yıldır zam alamıyorlardı ve bunun için
direniyorlardı, 5 TL zam alabildiler. Sonra; 10 TL zam için direnen
kadınların, evlerinde 1 milyar doları eritemeyenleri görünce
alamadıkları zamların nerede biriktiğini görmeleri acı verici olmuştur
diye düşündük. Direniş günlerinde hal işçisi kadınlar şöyle demişti “Bir
kadın başkanımız olsaydı böyle olmazdı, bizi anlardı en azından.” Sonra
telefon çaldı, yaşamını ev işçisi olarak geçindirmeye çalışan muhtar
adayımız Sultan Abla arıyordu;
Sultan Abla’yla da 1 milyar doları bizim için anlamı üzerine
konuştuktan sonra Türkiye’ de kaç ev işçisi kadın var bakalım, dedik.
TUİK’in verilerine göre 150.600 ev işçisi kadın var. Eve gündelikçi
olarak giden kadınların neredeyse tamamının sigortasız çalıştığı
biliniyor. Hele bir bakalım bu para yoksa onların sigorta parası mıdır,
dedik. Asgari ücret için 315,95 TL üzerinden bir hesap yaptık. Tüm ev
işçisi kadınların primlerini devlet 1 yıl için yatırsa 570.984.840 TL
ediyor. Yok, yine yetişemedi 1 milyar dolara. Anlaşılan biz de
eritemeyeceğiz bu milyar doları dedik.
Sığınma evi açsak dedik mesela Ankara’ da ya da Adana’ da herhangi
bir yerde… Biraz emlak fiyatlarına baktık. Düşündük taşındık. Bir
sığınma evi açmanın bedeli ortalama 10.000.000 etse; sonra dedik ki
bizim bu kadar paramız olmayacak. Çalanların da yönetenlerin de erkek
olduğu bu düzenden, bildiğimiz yere geri dönelim dedik; her şeyin daha
yaşanabilir-insanca olduğu bir düzene.
Biz kendimiz yönetsek dedik, hakkımız olanı alsak, onların bizim
yaşamımızdan çalmaya çalıştıklarını ancak bu şekilde yaşamlarımıza
ekleriz dedik.
Yalnız; paraları eritmeyi hesap edemeyenler şunu çok iyi hesap
etsinler ki; öldürülen, tacize-tecavüze, emek sömürüsüne maruz bırakılan
kadınlar evlerinde milyar dolarları saklayanları asla unutmayacaklar ve
hayatlarından çalınan her bir sıfırın hesabını soracaklar. Yüzlerindeki
o korkunun sadece paraları eritememenin verdiği korku olmadığını biz
kadınlar çok iyi biliyoruz. Halkın hakkını aramasından duydukları
korkudur bu. Korksunlar, en çok da biz kadınlardan…
Bir de unutmadan; paralarınız ayakkabı kutusunda veya banka
hesaplarında olsun veya her şey montaj olsun… Gerçek olan bizim
yaşamlarımız ve sizin yaşamlarımızdan çaldıklarınız.
İşte bu yüzden korkun…