Kültürü Tüm
İnsanlığın Yararlanacağı Bir Olgu Haline Getirmek İçin Yaşamı Boyunca Çalışan
Bir Sanatçı: Peter Weiss
10 Mayıs 1982 günü
Stockholm’de öldü.
Yaşamı boyunca tüm yapıtlarında dünyada savaşın, barbarlığın, insanın insanı
öldürmesinin, insanın insanı sömürmesinin karşısında dikilmiş bu büyük insanı,
ilkin saygıyla anıyorum. Onun öldüğü gün de, Alman radyo ve televizyonları
ilkin Falkland Adalarındaki karşılıklı çatışmaları, sonra Irak-İran savaşını, sonra
İsrail’in Lübnan’ı bombalamasını, en sonra da Peter Weiss’m ölüm haberini
verdiler. Biz, onun gibi, daha milyonlarca, milyarlarca insan, savaşın
karşısında mücadelemize devam edeceğiz. Onun gibi: Yaşamımızı gerçek ve
yaşamaya onurlu kılabilmek için, çalışma inancımızdan yılmadan. Peter Weiss’m
yaşamına kısaca değinmeden önce, onun 900 sayfayı aşan Not Defterleri
Kitabı’ndan (Edition Suhrkamp, 1981), temel dünya görüşlerinden bazılarını
okura aktarmayı yararlı buluyorum:
“Vietnam : ABD
sisteminden nefret ettim, sınırsız, müthiş bir nefret. Ayrıca Vietnam örneği
emperyalistlerin tahribatla¬rı karşısında bizlerin ne denli güçsüz kaldığımızı
da kanıtla¬dı. Vietnam ,
bizden çok daha güçsüz bir ülke, ama ilkesinden hiç vazgeçmedi. Zengin ve
tokların yerine, yaralı ve yoksul Vietnam halkı savaştı.”
“Faşizmin
Amerika’daki biçimi, belli bir ölçüde liberalizme de hayat tanıyor. “Özgür
basın”, “düşünce özgürlüğü”, kısmen yöntemin altında gizlenen zorba gücü örtbas
etmeye de yararlı oluyor.”
“…..Grass (ve diğerleri): Benim politik tutumumu yadsıdıkları için, yazınsal çalışmalarımı da yadsıyorlar. Politik tutumum karşısındaki takındıkları alaylı tavır, kitaplarım için de geçerli. Benim için politika ve yazı yazmak eşdeğer olgular. Onlar için de. Ama onların politikası liberal, reformist. Her zaman aynı şey: eski parti politikasındaki çatışmaların edebiyat ortamına yansıtılması gibi.”
“…..Grass (ve diğerleri): Benim politik tutumumu yadsıdıkları için, yazınsal çalışmalarımı da yadsıyorlar. Politik tutumum karşısındaki takındıkları alaylı tavır, kitaplarım için de geçerli. Benim için politika ve yazı yazmak eşdeğer olgular. Onlar için de. Ama onların politikası liberal, reformist. Her zaman aynı şey: eski parti politikasındaki çatışmaların edebiyat ortamına yansıtılması gibi.”
“Babamın
olağanüstü çabası. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra ilk göç: Viyana’dan
Almanya’ya. 1934’te gene göç: İsveç’e. 53 yaşında yeni bir yaşama başlamak
zorunda bırakılıyor! Oysa daha İngiltere’deyken ne denli hasta idi!”
“Akşam
gazetelerinde büyük ZAFER manşetini okudum. Ama bu Vietnam’daki zafer değil,
İsveç-Finlandiya arasındaki buz hokeyi karşılaşmasının zafer haberiydi.”
“Nixon’da aynı
Hitler psikolojisi var: Kendi sonu yaklaş¬tığından, felaketine diğerlerini de
sürüklemek istiyor. (Viet¬nam’a karşı kullanılan en güçlü bombalar)”
“Dünyadaki düzenbazlık,
soygun ve cinayet ortamında sosyalizmi kurmak mümkün mü?”
“Benim sosyalizm
ve komünizm imgem, hiçbir zaman gücü ellerinde tutan ve yöneten sınıflardan
beslenemez. Her zaman en alt tabakalarda yaşayan, yoksulluk ve acı çeken
kitlelerden beslenebilir.”
“Ben bir kenti, o
kentteki kitapçı dükkânlarına göre değerlendiririm.”
“İnsanlar
öldürülüyor, ama AEG, Siemens, Mannesmann, IG-Farben vs yaşamlarını
sürdürebiliyor.”
“Biz henüz
kapitalizm çağını yaşıyoruz. Sosyalizmi kur¬ma deneyleri kapitalist dünya içinde
oluyor ve çoğunlukla çağdaş hükümdarların olağanüstü gücü karşısında başarısız
kılıyor.”
“Benim için komünist olmak ilkin şu anlamı taşıyor: Her olguya eleştirici gözle bakmak, bağlantılar içindeki yerini araştırmak ve saptamak. Hiçbir şeyi tepeden düşmüş var saymamak.”
“Benim için komünist olmak ilkin şu anlamı taşıyor: Her olguya eleştirici gözle bakmak, bağlantılar içindeki yerini araştırmak ve saptamak. Hiçbir şeyi tepeden düşmüş var saymamak.”
“Bizim
çalışmalarımızla ortaya koyduklarımız, içinde yaşadığımız mekanizma tarafından
hemen yutulup yok ediliyor -bu mekanizmayı yıkmadıkça bunu değiştirmeye olanak
yok- ama sanatsal değerlere ulaşmamıza olanak var. Müzelerde. Kütüphanelerde.
Ve bu hakkımızı yitirmemek için de mücadele etmek zorundayız.”
“Şunu öğrenmelisin: Sen hiçbir işe yaramaz değilsin! Seni senden çalan toplumdur!1^ ‘
“Şunu öğrenmelisin: Sen hiçbir işe yaramaz değilsin! Seni senden çalan toplumdur!1^ ‘
“Kültür bir şeye
cesaret edebilme sorunudur. Okumaya cesaret edebilme, bir görüşe inanmaya
cesaret edebilme, görüşlerini açıklayabilme cesaretidir.”
“Devrim artık
mümkün değil. Ama gene de devrimler- den yana olmak gerekir.”
“Sanayi ülkeleri,
baskı altında tutulan halkların payından yaşıyor.”
“Irkçılık,
sömürgecilik, faşizm, emperyalizm.’
“Batı Almanya’da,
savaş sonrası kuşakları yetiştirecek örnek eğitim yöntemleri, gene eski Naziler
tarafından programlandı. Onlar, artık geçmişten sözedilmesini istemiyorlardı.
Bugün, eskiyi gündeme getiren öğretmenler, işlerini yitiriyor. Yalnız solcular
izleniyor, yalnız solcular işlerinden atılıyor, solcular tutuklanıyor. Sağın
aşırı uçları çok olağanmış gibi, dilediklerini yapıyorlar. Bu konuda
konuşulmuyor bile.”
“İtalya’da,
Fransa’da ya da İsveç’te, insanın komünist olması ve bunu açıklaması çok olağan.
Oysa bu ülkede, (Batı Almanya’da) komünistim demek, veba hastalığına tutuldum,
affedersiniz, demek gibi etki uyandırıyor.”
“Her iki
Almanya’da da anayasa düşmanı sayılabileceğim düşüncesinden sıyrılamıyorum.”
“Güç ve korku her
zaman yan yanadır.”
“Terörizm,
emperyalistlerin terörünün bir sonucudur.”
“Ben, vatansız
insanlardanım.”
“İnsanın anadilini
yitirmesi, merkez kişiliğinin yıkılması demektir.”
“Son bireye kadar
savaşmak, kendini feda etmek, yanlış bir kahramanlıktır.”
“Kültür,
insanlığın uğraşının üstyapısı değil, temelidir.”
“Her birey
karşısında toplumun ortak sorumluluğu vardır.”
“Eleştirmekten,
değiştirmek istemekten vazgeçmek, insanın kendisinden vazgeçmesi demektir.”
“Savaş, Avrupa’nın
öldürme kültüründen doğmuştur.”
“Kasım ayında
zeytinler toplanır. İnsanları ayıran olgular karşısında birleştiren olgular
giderek çoğalıyor. O halde neden savaş?”
Peter Weiss’m
çağdaş sorunlar üzerine bu temel görüşleri, onun bin sayfaya yaklaşan Not
Defterleri’nden alınmıştır. Bu kitap, üç ciltlik ve üzerinde on yıl çalıştığı
Direnmenin Estetiği adlı yapıtının temelini oluşturur. Weiss, bu romanı ile
1982 Bremen Edebiyat Ödülü ve Georg Büchner Ödülü’nü kazanmıştır.
Tiyatro
oyunlarından Marat, Salozun Mavalı ve Soruşturma, Can Yücel tarafından Türkçeye
çevrilmiş ve birkaç kez Türk tiyatrolarında başarıyla sahnelenmiştir.
Romanları, denemeleri ve diğer oyunları henüz çevrilmemiştir.
Weiss, 1916
yılında Berlin yakınlarında Nowawes’de doğmuş, çocukluğunu Bremen’de geçirmiş,
liseyi Berlin’de okumuş, 1934’te ailesi ile birlikte Londra’ya, oradan da
Prag’a göçmek zorunda kalmış, Naziler Çekoslovakya’ya girince, 1945’te İsveç’e
göçmüştür. İlkin Çek vatandaşı olarak yaşayan Weiss, 1945’te İsveç
vatandaşlığına geçmiştir. Ancak, yazınsal yapıtlarının tümünü yetiştiği ve
düşüncesini belirleyen dil olan Almanca ile yazmıştır. Çekoslovakya’da Güzel
Sanatlar Akademisinde okuyan Weiss, 1960 yıllarına dek ressamlık, bunun yam
sıra da İsveç’te toplum dışına itilmiş insanların yaşamlarını belgeleyen filmler
yapmıştır.
Savaş sonrası
Almanyası için şöyle diyor Weiss:
“Ancak 1947’de, Berlin’de soğuk savaşın başlangıcında, kapitalizmin ortadan kalkmadığında, gene ne gibi bir dünyanın içine itildiğimizi ilk kez politik açıdan kavradım. O yaz, iki Alman devletinin nasıl oluştuğunu gördüm. Bir Almanya’da nefret, diğer Almanya’da nefret. Batı’da Amerikanlaşma, doğuda Sovyet gücünün etkisi, dünyanın bölünüşü. Dediğim gibi, o zamana dek politik bilincim tam oluşmamıştı.”
“Ancak 1947’de, Berlin’de soğuk savaşın başlangıcında, kapitalizmin ortadan kalkmadığında, gene ne gibi bir dünyanın içine itildiğimizi ilk kez politik açıdan kavradım. O yaz, iki Alman devletinin nasıl oluştuğunu gördüm. Bir Almanya’da nefret, diğer Almanya’da nefret. Batı’da Amerikanlaşma, doğuda Sovyet gücünün etkisi, dünyanın bölünüşü. Dediğim gibi, o zamana dek politik bilincim tam oluşmamıştı.”
“1950 yılları
benim için faşizmden kaçtığım yıllardan daha derin sürgün yılları oldu. Çünkü
1950 yıllarında nereye ait olduğumu hiç bilemedim. Yaşadığım bu karmaşık
duygularımı resim ve grafiklerimde yansıtmaya çalıştım.”
İkinci Dünya
Savaşı’ndan sonraki Alman yazınında, Peter Weiss’in özelliklerini gösteren
hiçbir yazar yok diyebilirim. O, insanların insanlar tarafından yok edilişinin
(çünkü göçü başaramasaydı, tüm Weiss ailesi Auschwitz’e gönderilecekti) ağır
acısını taşımış, tüm sanatsal uğraşını bu doğrultuda politik bilinçlenme ile
sürdürmüş, tutumundan hiç ödün vermemiş, Nâzım Hikmet, Pablo Neruda gibi,
inandığı ve uğruna çalıştığı insanlığın büyük bir kişiliği olmuştur.
Yaşamımızdaki en
büyük sorumluluğu daha iyi dünyalar hazırlamak için uğraşmak sayan aydınların
görevi, diğer büyük önderlerin yanı sıra Weiss’in da yapıtlarını daha geniş
kitlelere yaymak olmalıdır. Kendisini kısaca şahsen tanıdığım bu yazar ve onun
mücadeleci yaşamı önünde saygıyla eğilirim.
Tezer Özlü
Halkçı, 9 Temmuz 1982
Kaynak: http://www.insanokur.org/peter-weiss-tezer-ozlu/
Halkçı, 9 Temmuz 1982
Kaynak: http://www.insanokur.org/peter-weiss-tezer-ozlu/